8 Doğuyor

5.3K 310 56
                                    


“Dedektif Brown! Bizde sizi bekliyorduk.” 
John elini uzatan adamın elini sıkmadan yanından geçerek yerde yatan 8 cesede baktı.
dördü erkek olmak üzere sol tarafta,diğer dördü de kadın olmak üzere de sağ taraftaydı. 
John,kahverengi gözlerini oynatmaya ve detayları yakalamaya başladı. İlk detay: her cesedin arasında 8cm vardı. “8 ölü,8cm.” dedi içinden ardından kahverengi gözlerini oynatmaya devam etti
Dördü erkek dördü de kadındı evet bu göze çarpan ilk şeydi fakat bunun ötesinde bir şeyler olmalıydı.
John eğilerek cesetleri daha detaylı incelemeye devam etti. Kahverengi gözlerini çok hızlı bir şekilde oynatıp her birini en ince ayrıntısına kadar süzüyordu.
Ardından diğer detayı bulmuştu. 
İkinci detay: sol ellerinin orta parmakları kesikti. İçinden konuşmaya devam ediyordu John: 
“Sol ellerinin orta parmakları.. Sağdan sağmaya başlarsak 8.parmak oluyor. Bu sanırım bize katilin sağ elini kullandığı varsayımı çıkarabilir.Fakat ondan da öte bir şey var; her şey ‘8’ rakamına çıkıyor. Neden 8?”  

John böyle düşünmeye devam ederken paltosunun sol iç cebinde ki kahverengi not defterini çıkardı. 
Not defterinin sol tarafında bir kalem kılıfı vardı fakat kalem yoktu. John, elini  paltosunun ceplerine götürüp kalemi ararken, arkadan Will John’a doğru uzandı ve beyaz,sarı çizgili kalemini verdi.
John Will’den kalemi aldı ve paltosundan çıkardığı not defterine notları almaya başladı.
“Kurbanların isimlerini sırayla söyle. Sağdan sola doğru.” 
Az önce John’un elini sıkmadığı dedektif, elinde ki dosyanın sayfalarını değiştirerek isimleri söylemeye başladı:
“Sam,Emily,Keira,Irana,Zoey,Danny,Orlando,Niko.” 
John eğildiği yerden kalktı ardından gözlerini kısarak düşünmeye başladı
“Her birinin boğazları kesilmiş,Sol orta parmakları kesilmiş,Sağdan sola gittiğimizde sekizinci parmak. Sağdan sola doğru isimleri saydığımızda da Sekizdon çıkıyor. Sekiz’i anladım da Don kim? Anlamı ney?”
Will’e döndü ve 
“Her birinin detaylı bir şekilde araştırılmasını istiyorum. Kurbanların ortak düşmanları var mı, tanışıyorlar mıydı,dostlarıyla konuşun,aralarında ki benzerlik,farklar,detaylar her şeyin araştırılmasını istiyorum.” Ardından isimleri sayan adama dönerek:
“Lorgan, senin 3 cadde ileri ve gerideki kamera kayıtlarına bakmanı istiyorum. Bir şey yok diye düşünme. Defalarca bak elbet bir şeyler çıkması lazım.”
John Will’den aldığı kalemle birlikte not defterini paltosunun cebine koydu. Bu sırada da 2 tane basın arabası geldi ve içindekiler hızlı bir şekilde kameralarını alıp John’un yanına doğru koşmaya başladı.
“Dedektif Brown! Birkaç soru sormak istiyoruz. Bay Brown! Lütfen.”
John, kendisine doğru koşan 2 ayrı haber muhabirine doğru dönerek 
“Kısa olsun lütfen.” Demesine kalmadan,
Sarışın kadın mikrofonunu John’a doğru uzatarak
“Sekiz’in kim olduğunu bulabildiniz mi?” diyerek atıldı.
“Sekiz mi? Hemen ona bir isim mi verdiniz?”
John’un bu söylediği havada kalarak bu sefer diğer taraftaki siyah tenli kadın mavi mikrofonunu uzatarak atıldı:
“Halk sizin açıklamanızı çok merak ediyorum efendim. Los Angeles halkına ne diyeceksiniz?” diye soru yöneltti.
John derin bir nefes aldı ve o nefesi oflayarak geri verdi. Ardından kameralara dönerek 
“Korkacak bir şey yok. Diğer olan vakalarda ki gibi bunu da L.A polisiyle ve meslektaşlarımla çözeceğime eminim. Bir psikopat’ın sizi korkutmasına izin vermeyin. Olayı çözeceğime L.A halkına söz veriyorum.”
John kameraların arasından “İzninizle.” Diyerek geçti ve Chevrolet’e doğru yürümeye başladı.
Will’in yanından geçtikten sonra arkasına döndü:
“Anahtarlar.” Dedi Will’e bakarak. 
Will anahtarları cebinden çıkarttı John’a doğru fırlattı. John havada anahtarları kapıp,arabaya binerek gitti.

                                                 ●
“Sevgili L.A halkı dedektif Brown’ın açıklamasına göre korkmamıza gerek yokmuş. Sence öyle mi Clarke?”
“Bence öyle değil Steve. Sekiz şuan aramızda ve her an bir 8 kişi daha ölebilir.”
“Katılıyorum Clarke. Sekizin şuan ki hedefi kim?”
Kanepeye oturmuş ve uyumamaktan gözleri şişmiş siyah saçlı,beyaz tenli kadın televizyonu kapatarak
“Pislikler.” dedi. 
Koridorun ardında ki dış kapı örtüldü içeri takım elbiseli adam girdi. Bu John’du. 
Koridordan ilerledikten sonra,uyumamaktan gözleri şişen kadının yanına gelerek kanepeye oturdu ve kafasını arkaya doğru attı.
“Televizyona her çıkmanda gittikçe çirkinleştiğini fark ettim.”
“Çirkin bir kadının çirkin bir kocası olmalı değil mi?”
Kadın “Adi herif.” diyerek sağ tarafında ki yastığı alıp John’a fırlattı.
John kadının kolundan çekip sarılarak:
 “Özür dilerim Amelia. Bende bıktım bu uykuda gezmelerden. Senin için haplarımı düzenli şekilde alıyorum fakat yine oluyor işte.”
“Sana bir takip cihazı takalım mı?” 
John, Amelia’nın böyle demesinden sonra gülerek:
“Hayatta olmaz. O zaman seni aldattığımı anlarsın.”
Amelia’da John’a gülmede eşlik etti.
“Pislik herifin tekisin John.”

“Gözlerine bakılırsa beni beklemekten uyuyamadın. Sen uyu hadi.” 
John, eşinin gözlerini kapatışını izleyemeden kendisi gözlerini kapatmıştı bile.

SEKİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin