2.BÖLÜM:BAŞLANGIÇLAR

669 369 508
                                    

Evren bir düzen içerisinde hareket ederdi. Gezegenler uyması gereken yörüngeden çıkamazlardı. Güneş aydınlatır ve ısıtırdı. Ay'ın ışığı önümüzü bir nebzede olsa aydınlatırken çoğu zaman insanın içini ürperten bir soğuk yayardı. Dilhun da kendini bildi bileli kendi yörüngesinde ilerliyordu. Okullarını okumuş,pek çalışkan bir öğrenci olmasa da başarılı bir şekilde bitirmişti. İnsanlarla arasını genelde iyi tutmak için çabalamış ve yapması gerekenleri hep yapmıştı.Hep gerekenleri yapan Dilhun,kendisine 'ben ne istiyorum?' diye sormamıştı. Ta ki ailesini iki yıl önce bir trafik kazasında kaybedene kadar. Bu olay Dilhun'un hem kendisini sorgulama döngüsünün başlangıcı hem de olması gereken yörüngesinden yavaşça çıkmaya başlama zamanı olmuştu.

İnsan bazı zamanlar rüyada olduğunu fark ederdi. Hani tam bir uçurumdan atlamak üzereyken kalbimiz uyku halinde pır pır atar,elimizi bir böcek ısrıdığında o acıyı bilişsel olarak hissederdik. Uyanıp elimize baktığımızda ve atan kalbimizi yokladığımızda rahatlardık.Dilhun da o anlardan birinde uyanmaya çalışıyordu. Üzerinde yeşil uçuş uçuş bir elbise,kızıl saçları salık yüzünde derin bir gülümseme vardı. Ahşap bir zeminde nereye gittiğinden bihaber ilerliyordu. İlerledikçe kulakları uğulduyor ve soğuk hava tenine işliyordu. Etrafında yürüdüğü ahşap zeminden başka bir şey yoktu. Var olan tek şey kendisi ve hissettiği soğukluktu. Sonra birden kafasını boşluğa vurdu. Kaşları çatıldı,önünde bir şey yoktu. 

Elleriyle birden boşluğa vurmaya başladı. Ellerinde ki teması hissediyordu. Sakin hareketlerle başlayan vurmalar öfkeye ve ağlamaya öndü. 'Gitmek istiyorum!' diyip arkasını döndüğünde başını yeniden vurdu. Halbuki geldiği yer orasıydı. Artık oraya gidemiyordu,dönüş yolu kapanmıştı. Yere çöktü,ellerini başının yanlarına yasladı. Bir an midesi bulandı. Buruna ummadığı vakitte gelen koku pas kokusundan başka bir şey değildi. Bu kokunun nereden geldiğini yoklarken gözleri ellerine baktı. Burnuna  gelen koku ellerine bulaşmış kandan geliyordu.  Ellerine bakarken gözleri fal taşı gibi açılmış korkuyla ayağı kalkmıştı. Çığlığı boğazında tıkılı kalırken sağa sola dönerek ani hareketler yaptı. Aynalar insanların ruhunu gösterirdi. Herkesten kendilerinden bile sakladıkları yanlarını dışa vururdu. Ve Dilhun'un gördüğü şey beyaz teninden boynuna doğru kuruyan kan damları ve arkasında ki Aras'ın gülümseyen bedeniydi.

Göz kapakları şükreder gibi açıldı. Kalbi sanki son defa kan pompalıyormuşcasına çarptı.Elleri kandan başka bir şey hissetmek istercesine yatağın çarşafına gitti. Sırılsıklamdı. Uykusundayken terlemişti. Yeni yeni bedeni kendisine geliyordu. Yüzünden akan teri hissetmeye başladı. Sonra kalbi çok kısa durdu,yorgan yerdeki yerini buldu. Banyoda ki aynaya koştu. Gördüğü görüntü içini rahatlattı. Aslında bitik ve çirkin görünüyordu. Fakat rahatlamasının sebebi imkansız olsa da yüzünden akan teri kan sanmış olmasıydı. 

'Tamam,iyiyiz Dilhun.'

Aynaya karşı konuşup üzerindeki terli pijamaları çıkartmaya başladı. Tişörtünü yukarı doğru çekerken gözünü bir saniyelik kapatmasıyla sadece on dakika ayak üstü sohbet ettiği bir adamı nasıl olur da rüyasında bu şekilde görür onu düşündü. Tişört kirli sepetinde ki yerini aldı. Alt pijamasını çıkartırken 'bilinç altı ne garip!ne alaka şimdi bu' diye düşündü. Teri taze olduğundan bedeni ürperdi. Rüyasında ki soğuğu hatırladı,yutkundu. Hızlı hareketlerle şohbeni açıp sıcak seviyeye getirdi. Suyun altına girdiğinde sıcak su bedenini yaksa da sonradan bunun hoşuna gideceğini biliyordu. Elleriyle saçlarını arkaya doğru düzeltti. Bir süre hareket etmeden gözleri kapalı biçimde durdu. Daha sonra şampuanını aldı. Avcuna bir miktar sıkarken buruna gelen zeytinyağı kokusu gülümsemesine sebep oldu. Saçlarını masaj yapar edasıyla temizlerken içindeki gerginlik uçup gitmişti. En son duştan çıkmadan önce yeni çıkmaya başlamış bacak tüylerini traş edip çıplak ayağını küvetten dışarı attı. Banyo kapısının arkasında olan kırmızı bornozunu giyip odasına geri döndü. İlk iş olarak yere itelemiş olduğu yorganını yatağa geri attı. Daha sonra saçlarını bir havluya sarıp,telefonunu eline aldı. saat tam olarak sekizdi. İşe gitmek için iki saati vardı.O sırada kahvaltısını yapar hazırlanır ve işe gidebilirdi. İç çamaşırı çekmecesini açıp ordan siyah bir takım alıp giydi. Krem rengi iki yerden aynalı dolabını yana doğru sürdü. İçinden kıyafet almadan önce çok az perdeyi araladı. Hava güneşliydi. Zaten terlemesinin sebebide buydu. Bir de yaz kış yorgansız yatamaması...

SAKLI(KİTAP OLDU) ŞİMDİ RAFLARDA!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin