- 16 - makyaj

1.2K 49 0
                                    

Duru yine üstüme balıklama atlayarak uyandırdı.  Artık alıştım ve hep aynı tepkileri vermekten de fazlasıyla sıkıldım. Saçından tutup odadaki banyoya sürükledim. Duşa kabindeki duş başlığını elime aldım ve suyu açtım. Duru'nun hala saçından tutuyordum. Duru'nun saçını çok azcık ıslattım. Tamam her yerini ıslatmıştım. Ama boğmadım. Ona şükretsin!

"Manyak! Off ya saçım çok zor kurur benim. Seni bitiricem."

"Çok beklersin." dediğim anda koşmaya başladık. Tüm ev boyunca kovalandım. En son Selim'in odasına daldık. Selim üstünü değiştiriyordu. Duru kızarmaya başlamıştı. Ben de kıkırdamama engel olup fırsattan istifade kaçtım. 

Odadan çıktıktan sonra kahkahalarla odama yöneldim. Burak'ı gördüm. Sesten uyanmış bize bakmaya gelecekti büyük ihtimalle. Beni görünce gülümsedi. Onu elinden tutarak benim odama sürükledim. Son zamanlarda çok fazla zaman geçiremiyorduk yalnız. Rastgele bir şarkı açtım ve yere oturduk. Biraz bakıştıktan sonra 'Sana makyaj yapıcam!' diye ayağa fırladı.

"Ne yani ben çirkin miyim?"

"Sorunun cevabını biliyorsun sen."

"Evet."

"Ne kadar da mütevazisin."

"Öyleyimdir." dediğim sırada makyaj malzemelerini gösterek

"Bunlar ne? Neden bu kadar fazla şeylere ihtiyacın var? Sen makyaj yapmıyorsun ki."

"Ara sıra yaparım."

Bir şey demedi ve eline alabildiği kadar malzeme alıp yanıma oturdu.

"Çok az şeyin ne olduğunu biliyorum." dedi ve bordo bir ruju alıp bana sürmeye başladı. Normalde taşırmazdı ama ben kıkırdamama engel olamıyordum. Dayanamayıp kahkaha atınca eli titredi ve ruju ağzıma gözüme bulaştırdı. Çok komik görünüyor olmalıyım ki o da kahkaha atmaya başladı. Gülmekten yanaklarım ağrımıştı. Yere uzandım. Nedense insanlar tavana bakarken uzun süre gülemiyor. Burak da yanıma uzandı. İki saniye romantik bir ortam oldu. İki saniye diyorum çünkü iki saniyenin sonunda kahkaha atmaya başlamıştık. Ben en sonunda gülmeyi bıraktığımda o devam ediyordu. Dayanamayıp aynaya baktığımda yeniden gülmeye başladım. Sonsuz bir döngü oluşmuştu.

Tekrar yerime oturdum.

"Devam et." dedim. O da oturup devam etti.

"Fondoten denen şey hangisi?"

"Fondöten"

"İşte ondan."

eline fondöteni verdim. Sürüyordu ama çok. Öksürmeme engel olamıyordum, ben öksürdükçe fondöten havaya yayılıyordu ve yüzümde katman oluştuğuna eminim. 'bitti' deyince tekrar aynaya baktım. Hayır gülmemeliyim. Yanaklarım neredeyse kopacak.

Sıra fardaydı. Aynaya baktığımda şok oldum. 

"Güzel olmuş"

"Ne sandın," cümlesini bitirmesine izin vermeden eline göz kalemini verdim. İlk anlamadı ve yanaklarıma bir şeyler çizmeye başladı. 

"Göze sürülüyor."

"Haa" deyip eyeliner çekmeye başladı. Gözümü kırpmamak için büyük bir mücadele ettim ve başardım.

"Bu ne biçim şey! Neden düzgün çizilmiyor!"

"Alışıcaksın." dedim dudaklarıma büzerek ve omzuna vurarak. Sıra rimeldeydi. Yavaş yavaş çekti. Kırpmaya gerek yoktu çünkü resmen hissetmiyordum. Ama kaşımda bir hareket hissedince gözümü açtım. Kaşıma sürmüş.

Aynaya baktığımda kendimi gördüğüme emin değilim. Burak'a baktığım anda fotoğrafımı çekti.

"Ben de yapıcam"

"Ne?" konuşmasına izin vermeden dudaklarına kalp şeklinde ruj sürdüm. Alice harikalar diyarındaki kötü kraliçe gibi. Ardından ben de yanaklarına çiçek çizdim. Biraz da pembe allık sürünce şaheserime gururla baktım ve hemen fotoğrafını çektim. Ardından komik suratlar yapıp ikimiz fotoğraf çekinmeye başladık. Fotoğraflar çok güzeldi.  Ben tanınmıyordum ama olsun!

Makyajı temizleyip yatağa oturduk. Sırtımızı pufa verdik ve film dizi izledik. The Good Place. Daha önce başlamıştık. İlk 5 bölümünü tek seferde izledikten sonra ertesi gün 6 bölümünü izlemiştik. 11. bölümden devam ettik.

Akşam bizimkilerle sessiz sinema oynadık. Selim bir şeyler anlatmaya çalışıyordu ama kimse anlamıyordu. Ağzına gösterip abartılı bir şekilde sessiz şarkı söylüyordu. En sonunda dayanamayıp 'Şarkı yarışması be abi!' diye bağırınca hepimiz aydınlandık.

"Lan! Şarkı yarışması iki gün sonra!" Burak'a baktım. Hiç prova yapmadık helal bize.

Ezik mi?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin