33.Bölüm

1.9K 138 176
                                    

Yeni bölümün gelmesi için Oy sınırı +60, yorum sınırı +100'dür. Sınır tamamlandığı an 34.Bölüm gelecektir!

Lütfen OY VERMEYİ ve YORUM YAPMAYI unutmayın bu benim için ve yazma tutkum için oldukça önemli. HAYALET OKUYUCU OLMAYIN LÜTFEN! Sizler için çok fazla emek veriyorum sizin yapmanız gerekenler ise saniyelerinizi bile almayacak şeyler.

Arkadaşlarınızla paylaşarak ailemizin büyümesinde yardımcı olabilirsiniz. O yüzden oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Sizleri çok çok çok seviyorum bir tanelerim! Lütfen bölümü hazmederek, yavaşça okuyun.

Satır arası yorumlarınız beni çok mutlu ediyor o yüzden bol bol yorum yapmayı unutmayın.

Keyifli okumalar dilerim...

BÖLÜM 33:|GERÇEĞİN VE DOĞRUNUN ACIMASIZ CELLADI|

Başım yumuşak bir zemine dayalıydı. Olduğum yerde istemsizce kıpırdandığımda belimin üzerindeki baskı artmış ve boynumun üzerinde ılık bir nefes hissettiğim zaman anın korkusuyla hızla gözlerimi aralamış ve bunların kaynağını aramıştım.

Andrew hemen yanı başımda yüzüne yansımış olan huzurla uyuyor, bir kolunu belime sıkıca sararak göğsüne doğru çekmişti. Ne yapacağımı bilemez bir halde bir Andrew'e bakıyor bir de belimi sıkıca saran kollarına bakıyordum. Tam ağzımı açarak çığlığı basıp, onu kendimden uzaklaştıracağım sırada Andrew'in aralanan gözlerini gördüm.

Andrew'in koyu yeşil gözleri uykulu uykulu yüzümde geziniyorken hiç beklemediğim ve anlamlandıramadığım bir şey oldu.

Andrew bana çok içten ve çocuksu bir gülümsemeyle, "İnci," diye mırıldandı ve ardından ışıl ışıl parlayan gözleriyle, "Sonunda geldin mi?" diye sordu. Kaşlarım refleksle çatılmış, ne dediğini anlayamadığım için istemsizce, "Ne incisi?" diye sormuştum.

Sanki bir ana gitmiş gibiydi. Kendinde değildi. Bu yanıtıma karşılık Andrew'in etkisi altına girdiği trans bozulmuş ve Andrew'in yüzündeki masum o çocuksu gülümseme gitmişti. Dudakları tek bir çizgi olurken, gözlerindeki parıltıda sönmüş yerine yine o duygusuz, boş bakan gözleri gelmişti.

Andrew yattığı yerden hızla doğrulurken yaşadığım bu garip anın şokuyla alık alık ona bakıyordum. Andrew iki eliyle gözlerini ovuşturarak esnedi ve bakmadan soğuk bir sesle," Sana dememiştim, üstüne alınma. Rüya görüyordum sadece." diye bir açıklama yaptığında içimden bir ses, 'Hadi be oradan!' dese de bir şey dememiş o bana dönük olmasa da başımı o görmüş gibi sallayarak üstüne gitmemiştim.

Duvara yaslanarak uyuyan Luna'yı uyandırmış ve hızlıca bir şeyler atıştırıp, toparlanmış ve yolumuza kaldığımız yerden devam etmeye başlamıştık. Hava düne göre biraz daha iyi ve sıcaktı. Bu yüzden gece üşürüm diye giydiğim ceketi çıkarıp gelişi güzel çantama tıkmıştım. Ah bu lanet orman! Onun büyüsü yüzünden soğuğu ve sıcaklığı vücuduna işlemeyen-ama artık büyü yüzünden işleyen- bir varlıkla kediyle oynar gibi oynuyordu.

Her zamanki gibi Luna yine yol boyu susmazken Andrew'in üzerinde tuhaf bir sakinlik ve yorgunluk vardı. Yüzü asıktı ve üzüntülü duruyordu. Bunu aramızda olan bağdan anlayabiliyordum ve Andrew bunu anladığımı fark edemeyecek kadar dalgın ve düşünceliydi. Bir şeylere canı sıkkındı bu belliydi ama bunu ona sormak haddime de değildi. Bu yüzden ne kadar merak etsem de Andrew'e bir şey sormadım, sustum.

Saatlerdir hiçbir tehlikeli veya olağanüstü bir durumla karşılaşmadan yolumuza devam ediyorken Luna'nın sesli bir iç çekip bize döndüğünde ona yandan bir bakış atıp, "Ne oldu?" diye sordum. Luna, "Çok yoruldum yürümekten, biraz şu ağaçların önünde oturup dinlenebilir miyiz?"diyerek ağaçları gösterdiğinde ona karşı çıkmamıştım. Biraz soluklanmak iyi gelirdi. Seçtiğim bir ağacın dibine otururken Andrew ve Luna'da bir ağacın dibine oturmuştu.

Vampir OkuluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin