27.Bölüm

3.3K 201 136
                                    

Oy sınırı +100, yorum sınırı +60'dır!
Sınır tamamlandığı an 28.Bölüm gelecektir!

İyi okumalar...

Austin anlamdıramadığı bakışlarını Andrew'in üzerinde gezdirirken, Andrew sadece bana odaklanmış bir şekilde beni baştan aşağı süzüyor, benim bu durumdan kaynaklanan endişemi aramızda ki bağdan dolayı hissettiğini bilmek beni daha da sinirledirirken, rahatsız edici bakışlarını bana keyifle sunuyordu. Aramızda oluşan bu uzun sessizlikten dolayı bu garipliğe daha fazla katlanamayan Austin,

"Sen de kimsin?" diyerek sorusunu Andrew'e yönlendirdi.

Andrew yüzündeki sırıtışını bozmadan gözlerini benden çekerek Austin'e yönlendirdi. Beni süzdüğü gibi Austin'i de süzerken Austin'de rahatsız olmuş olmalıydı ki sabırsızca yerinde kıpırdadı. Andrew cevap vermek için dudaklarını araladı,

"Ben Andrew. Alexandra'nın bağlandığı kişiyim."diyerek yanıtladı.

Bu üçümüzün arasında Austin için bomba etkisi yaratırken Austin ilk başta duyduklarını anlamamış gibi tepki vermedi. Duyduklarını kısa bir süre içerisinde idrak ederek yavaşça gözlerini irileştirdi ve soru dolu bakışlarını bana döndürdü.

"Bu ne demek Alexandra? Bu nasıl olabilir ki? Sen bana bağlısın. Biz birbirimize bağlıyız."

Öyle bir durumun ortasına düşmüştüm ki, şuan ona bu durumu anlatabilmek benim için imkansız gibi geliyordu. Endişeyle alt dudağımı dişlerimin arasına alıp Austin'e bu durumu izâh edebilecek cümleleri zihnimde birleştirmeye çalıştım fakat Andrew benden önce davranarak Austin'e açıklama yapmaya başladı.

"Alexandra benim türümden. Bu türden doğan her iki kişi birbirine bağlanıyor. Bizde bu türün son iki örneği olarak birbirimize bağlanıp, mühürlendik. Senin bağına gelirsek ben senden daha güçlü bir tür olduğum için benim bağım senin bağından üstün bir hale geliyor." diye cevap verirken  Andrew başını yavaşça yere eğerek kısık bir sesle," Tabi bağlanmamızın başka sebepleri de var," diyerek mırıldandı.

Austin hala üstünden atamadığı o şokla birlikte duyduklarını sindirmeye çalıştı. Andrew'e hissettiğim şuan ki sinir o kadar yüksekti ki kan akışımın hızlandığını, kalbimin büyük bir nabızla attığını ve kanatlarımın yerinden çıkabilmek için sırtımı hırsla kaşındırdığını hissediyordum ve Andrew'in de şuan da aramızda ki bağdan dolayı benim böyle hissettiğimi bildiğini de biliyordum.

Andrew'in bakışları tekrar bana dönerken gülümsemesi yavaşça soldu ve dudakları tek bir çizgi haline geldi. Andrew hafifçe öksürerek boğazını temizledi ve kısık bir sesle,

"Sinirlenme Alexandra. Biliyorsun ki bir tartışma çıkarsa kimin yenileceği çok belli," diyerek Austin'e yandan bir bakış attı ve,"Öyle değil mi Austin?"

Austin'in boğazından yükselen hırlama sesiyle telaşla ellerimi Austin'in kollarına sardım. Austin büyük bir hırsla Andrew'in üstüne yürürken onun önüne geçerek onu durdurmaya çalışıyordum.

"Seni parçalarım! Seni şuan burada tek tek birer parçaya bölerim."

Austin hala Andrew'in üstüne yürümeye çalışırken Andrew'in yüzü sanki korkuyormuş gibi sahte bir ifadeye bürünürken ellerini yüzünün önüne getirip siper alırmış gibi yaparak," Sakın ben öldürme! Şuan çok korkuyorum köpekçik," dedikten sonra hemen ardından dudaklarının arasından bir kahkaha koparmıştı.

Bundan hemen sonrası bir felaket gibiydi...

Ausin'in gözleri müthiş bir hızla değişmiş ve üstündeki kıyafetleri anında parçalanıp, göz açıp kapayıncaya kadar yanımda bir kurda dönüşüp Andrew'in üstüne atlamıştı. Austin büyük bir öfkeyle Andrew'in yüzünü keskin pençeleriyle boydan boya bir kesik atarken Andrew'in de onu anında geri püskürtmesi iki taraf içinde bir rekabet savaşına dönmüştü. Hırsla birbirlerine saldırırlarken ben ise kapının önünde donakalmış bir vaziyette birbirleri ile olan kavgalarını izliyordum.

Vampir OkuluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin