12.Bölüm

148 20 420
                                    

Keyifli Okumalar 💙♥

Keder gibi mutluluk da ansızın çalardı kapımı.Muamma bir sevinç kaplardı içimi...Ben ömür bildim karanlığa korkmadan,dalarken gözlerine.Ah yarim sen tek nefes bildin de yüreğine hapsettin...Ah güzel seven yarim hüznün bulutları yağmasın üzerine.Ah keşke yağmasa üzerimize.

🌹🌹

Yüzümden düşmeyen tebessümle kalıcı şaşkınlık içinde açtığı kapıdan içeri girdim.Bisikletlerle geldiğimiz bu kafenin önünde durduğumuzda hava almamı söyleyip tekrar beni kapalı alana getirmesine anlam veremedim.Konuşa konuşa gelmiştik fakat onun afallayan halleri hala üstündeydi.Gülerek baka kaldım sadece.

Gözleri gülümsüyor,gözbebekleri parıldıyordu.Durmadan ellerini ovuyordu.Kafenin içine girdiğimizde oluşan grup topluluğunu rahatlıkla seçebiliyordum.Kimileri masanın etrafını tam doldurmuş kimileri iki sandalye.Arkamdan gelen Tarık Emre'ye dönmek istediğimde elimi elinin içine almasıyla dönmeme gerek kalmadığı gibi gözlerimi kaçırmayıda ihmal etmedim.

"Kapalı alandan çıkıp tekrar kapalı alana geldik."

"Yok.İçeride durmayacağız.Gel benimle."

Heyecanlı ses tellerine gülüp kafamdaki şapkayı düzgün olmasına rağmen düzeltmek için elimi attığımda çekiştirilerek kafenin arka kısmına ilerledik.Gözlerim üzerinde kalbim hızlı bir ritim eşliğinde küt küt atıyor.Bedenimi milim milim saran bu ateşte neydendi bilmiyorum.Belki çok nemliydi hava...Böyle düşünecek kadar aşkın yakan tarafından kaçmak istiyordum bariz bir şekilde.Hemen tutulduğumun farkına varmamaktı amacım.İlk görüşte aşk mı olurmuş canım?

Camekan bir duvarı olan dış bahçesiyle gözlerim irice açılırken teminat almak için ona döndüm.Çehresi o gülüşüyle parlarken ikinci açtığı kapıdan da geçmem için aralamıştı kapıyı.Insana sonbaharı yaşatan bir bahçe oluvermişti burası.Kocaman,yaşlanmış ve gövdesi sonbahardaki gibi iyice koyulaşmış,yaprakları sararmış yer yer yere dökülmüş,etrafımızı saran duvarlarda kırık kahvemsi boyalar birbir sürülmüş ve tamda ortasında hazırlanmış bir sabah kahvaltısı için hazan vaktine uygun rengiyle bir masa.

Gözlerim doluvermiş yine ben bilmeden.Lâl olmuş sadece dona kalarak etrafı süzmüştüm.Sahi sahi bana sonbaharı yaşatacak kadar aşık mıydı bu adam?Sonbahara deli olduğumu anlamasını ne ara sağlamıştım?Sonbaharın acı olduğunu,hazan olduğunu ve insanların kederleri gibi her şeyin bir gün biteceğini,yapraklarımızın sarılaşarak-kızıllaşarak döküleceğini ne zaman sezdirmiştim?Sonbahar umuttu.Ya yeniden bahar üzerimize zemheriyi atlayıp yağacaktı ya da biz sonbaharda yitecektik fakat yine de 'Belki' diyebileceğimiz o ümit hep varolacaktı...

"Sonbaharı yaşatabildim mi Mavi'm?"

Sorduğu sualle kendime gelirken,şuh bir tınıyla gülüp yaşaran harelerimi sildim.Usulca başımı sallayıp içeride oturanların buraya baktığını sezip ufak adımlarla bulunduğumuz yeri turladım.Fevri bir çılgınlıkla tepki vermekten utandığım için gözleri dağıtmak adına çınar ağacının gövdesine dokundum,sırtım dönük dudaklarımı dişlerken.

"Bu kadar şeyi,bunları nasıl yaptın?Sonbaharı öyle güzel yansıtmışki gerçeğinden farksız.Haziran sonundayız ve Temmuz'a girdik neredeyse.Nasıl oldu burası böyle?"deyip bi hızla döndüm sevinçten.

Gözlerim cam duvara çevrilince,yeniden omuzuma yatırdım başımı bu kalabalıktan kaçarcasına.Kare zemin üzerinde daireler çizmeye başladığım zaman kulaklarıma değen gürültüyle başımı hareket ettirsem dahi gözlerim çizmeye gayret gösterdiğim hayali çemberden ayrılmadı.Ellerim önümde bağlıyken birden çeneme konmuş elle irkildim.Saniye saniye başımla beraber gözlerimde yükselince arkasında gördüğüm cam duvarın üstüne tıpkı tiyatro perdeleri gibi beyaz perde düz bir şekilde aşağı sarkıtılmış üzerinede Tarık Emre'yle ilk karşılaştığım zamanki bisikletli çarpışmamız resmedilmişti.Ağzım açık arkasına doğru adımladım.Yağmur yağmamasına rağmen güzü yaşıtmak uğruna serpiltilmiş damlalar.Herkesten soyutlanmış biz ikimiz.

Bir Elvedam Var {TAMAMLANDI}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin