Keyifli Okumalar💙💙
Yorumlar Yağar mı Bu Bölüm?🙈
Ruhum ebedi karanlık dehlize kapatılırken ben yine terk ediliyordum sinende.Ömrümden biraz biraz çalarken felek 'sen' diye uyanıyordum gecelerce...Reva mıydı hapsettiğin benliğim kötülüklere?..Benim canımdan can giderken yeniden alıştırılıyordum yabancı tebessümlere,yalancı sevinçlere.
🌹🌹
1 Hafta Sonra
Günler geçmeye ben biraz daha toparlamaya başlamıştım.Eskisi kadar gülmüyor ve gülmediğim müddetçe rahatlıyordum.Sahiden onun dediği gibi yapıyordum; sahte gülücükler içinde kendimi unutuyordum.Her şeye artık yetişemeyen hemen düşüp duran biri için inandırıcı olmak istemiştim,ölmeyeceğim,dercesine inandırıcı...Ama hayattaki en gerçek olay ölümdü.Şakası yoktu ve geri dönülmesi de imkansızdı ya...
Mahzunlaşmış bakışlarım altından sekiz ay boyunca terk etmediğim pencere dibine tekrar dönüş almıştım.Yatay bir şekilde kolumu pencerenin mermerine yaslamış çenemi üzerine bastırarak sıkılan küçük bir kız çocuğunu üstlerincesine,oflayarak mahalleyi izlemeye koyuldum.
Sabah saatleriydi.Güneşli gün içinde kendi aralarında dolanan büyük insanlar 'hayırlı sabahlar'ını birbirine dilemekten alıkonulmuyordu.Dün gece biraz yağmur cisilemişti toprağa ve o buram buram parkelerin altında da olsa gelen toprak kokusuyla derince soluyordum.
Bir hafta boyunca evden adımımı dışarı atmamış seanslarım da olsa Tarık Emre bize uğrar olmuştu.Bazen ateşlenmelerim oluyordu,hastalıktan değildi biliyorum.Fazla düşünüp içime attığımı anında ortaya çıkaran bu çatlak psikolog karşısında utanıyor annem karşısında iki kelamı bir araya getiremiyordum.Neden bu kadar utandığımı da bilmiyordum ya.
Uzun soluksuz izlemeye koyulduğum bu şehri Orhan Veli'nin 'Istanbul'u Dinliyorum' şiiri birden aksetti düşüncelerimi dağıtırırken kafamda.Sessiz bir tınıyla beraber burukça tebessüm edip kolumun üzerine koyduğum çenem ne kadar müsaade ettiyse ağzımı oynattım.
"İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde,
Alnın sıcak mı, değil mi, bilmiyorum,
Dudakların ıslak mı, değil mi, bilmiyorum,
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından,
Kalbinin vuruşundan anlıyorum,
İstanbul'u dinliyorum..."Mırıldandığım mısralar arasında en sevdiğim son dizeyi dile getirince gözlerimi kapatıp,başımı sağıma doğru yatırıp ılık esen rüzgarın yüzüme çarpmasına izin verdim.Bedenimdeki ateşi harlayacağına söndürüyordu bu hava.Istanbul'du...Ve ben dinliyordum dinlenircesine.
"Mavi'm?"
Ninni gibi gelen bu sesin sahibine gözlerimi açmadan gülümsedim.O an çocukluğumu tekrar yaşamak istemiştim.Yataktan kalkmak istemediğim de yahut uyuya kalıp da uyandığımda uzandığım yerden kalkmamak için yalandan uyuyor numarası yapardım şimdi ki gibi fakat benim annem keskin bakışlıydı,hemen anlardı ve o zamandan kalan tek şey araya girmiş kıkırdamalarımız olurdu.
"Bak sen Mavi Hanıma yine uykucu numarası öyle mi?..Haber vereyim dedim bugün Tarık Bey oğlum bize kahvaltıya gelecekti.Unuttun sen sanırım?"
"Anne?Ay ben sahiden unutmuşum."dedigimde avucumu anlıma bastırdım.
"Ve hala pijamalarınla oturuyorsun birde uyku numarasıyla."deyip gülmüştü.
Annemin uyarısıyla üzerimi incelediğimde salona böyle çıktığımı da sahi sahi unutmuştum,fazla unutkanlık bugünlerde üzerimdeydi.Bazen ne yaptığımı dahi sonradan hatırlıyordum ama bunlarıd kendime sır biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Elvedam Var {TAMAMLANDI}
RomanceKötü kaderi ta doğumundan vurmuştu genç kızı, bilemedi.Kendisini harap eden hastalığa artık boyun eğme vakti olduğunu anladı... Amansız bir hastalıkta son günlerini yaşayan Mucize lakabıyla dolaşan Mavi Özbey'in acı dolu günlerinde ki psikolojisine...