Ben kimim? Az mıyım, çokmuyum? Var mıyım , yok muyum ?
Pencerenin kenarında , yatağımda oturmuş dışarıda yağan karı izliyordum. Saat 03.44'ü gösteriyordu. Gökyüzü gecenin karanlığına bürünmüş ve yeryüzü tam aksine bembeyazdı. Zıtlıklar ne güzellikler çıkarıyordu ortaya. Sokak lambasının ışığında ne güzel beliriyorlardı küçük kar taneleri.
Ne kadar çok özlemişim kar tanelerini , gökyüzünden yeryüzüne ağır ağır inişlerini izlemeyi, etrafı bürüdüğü beyazlığı, soğuğunu evet soğuğunu bile özlemişim.
Üşürsün ama nasıl üşümektir bu içini ısıtan. Bir soğuk ısıtabilir mi insanın icini hiç? Soğuk adı üstünde soğuktur.Üşütür, titretir hatta dondurur. Ne gariptir ki bazı soğuklar insanin içini ısıtıverir, üşüdükçe ısınırsın, ısındıkça huzur kaplar her bir hücreni.Kulaklığımı takmış ve son ses Teoman'ın Kupa Kızı Ve Sinek Valesi şarkısını dinliyordum. Sokak lambasının ışığının altında usul usul yeryüzüne inen kar tanelerini izliyorken dudaklarım şarkıyı mırıldanıyordu...
"Bir kar tanesi ol kon dilim ucuna
Bir kar tanesi erir ağzımda"Bilmem saat kaç oldu, bu şarkıyı kaçıncı kez baştan alıp dinledim, kaçıncı kar tanesi yeryüzüne indi, kaçıncı tanesi eridi, kaçıncı kar taneleri beyaz örtüsüne bürünüp eşsiz güzelliğini sergilemek için birbirlerine dokunup büyüdüler, kaç tanesi gökyüzünde inmeyi bekliyor.
Şarkının melodisi ve sözleri kulaklarımdan beynime doğru tekrar tekrar gittikçe yere düşen kar taneleri gibi gözlerimde tatlı bir uykuya düştü...
Hiç uyanmak istemediğim uykumdan alarmın sesiyle uyandım, yatağımdan hiç çıkmak istemiyordum bugün. Derin bir iç çekerken aşağıdan Begüm'ün sesini duydum. Deli gibi bana sesleniyordu. Begümle ben, Elif ve Burak evlendikten sonra baş başa kaldık.
Biz üç arkadaş ayni evde kalıyorduk. Begüm yazları ailesine gidiyor, ailesi bazen buraya geliyor. İçimizde en şanslıları Begüm diye düşünüyorum. Elif ah benim canım... Küçük yasta anne ve babasını trafik kazasında kaybettikten sonra Çocuk Esirgeme Kurumuna alınmış. Daha sonra teyzesi evlat edinmiş, 18 yaşına kadar teyzesiyle kaldıktan sonra üniversite için şehirden ayrıldı. Teyzesiyle bağlarını hiç koparmadılar. İkisinin de boşluklarını dolduracak birileri var hayatlarında. Begüm'ün anne ve babası , Elif'in teyzesi... Benim mi ? Benim onlardan başka kimsem yok... Aşağıdan duyduğum Begüm'ün sesi odamda yankılanıyordu. Ne zaman odama geldiğini fark etmedim bile. Düşüncelerimden sıyrılarak Begüm'e gülümsemeye çalıştığım sırada nefes almadan konuşmaya başladı.
"Kuzum, hu hu kime sesleniyorum ben acabası. Yahu bir kerede şu kahvaltıyı sen hazırlasan da beni uykumdan sen uyandırsan çitlembik ne olur sanki."
"Biraz daha nefes almadan konuşmaya devam edersen sana ömrüm boyunca hiç kahvaltı hazırlayamayacağım çitlembik nefes al biraz."
"Tamam kuzum. Ölmek istemiyorum daha senin kahvaltılarını yiyeceğim." Dedi kıkırdayarak. Ve sonra kendini toparlamaya çalışarak devam etti.
"Şaka bir yana da hadi işe geç kalacağız. Patronumuz bu aralar çok sinirli fırça yemeyelim. Aşağıda bekliyorum kuzum hadi."
"Tamam kuzum üstümü giyinip geliyorum."
Begüm odadan çıkar çıkmaz gardırobuma yöneldim. Kırmızı boğazlı kazağımı ve siyah pantolonumu çıkardım. Gözüme kestirdiğim uzun siyah hırkamı alıp saçımı taradım. Aynada kendime baktıktan sonra solmuş yüzüme biraz allık, gözlerime biraz rimel çektim. Kendimi süzdüm aynada son kez. Hızlıca aşağı inip Begüm ile kahvaltımızı yapıp şirketin yolunu tuttuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk' a Tutsak
Teen Fictionİmkansızın icinde bile imkan vardır derler... Söylesene duvar adam, Yıkılır mı duvarın ? İzin verir misin duvarlarını yıkmama? Bahçelerimiz papatya dolar mı? Çiceklerimiz açar mı? Bu enkazdan kurtulabilirmiyiz? Ben yine sevebilir miyim ne ders...