Benim için, oldukça uzun bir gece olmuştu.Çok içmiş, bebek gibi durmadan ağlamış, barda bilardo oynayan tır şoförlerine sataşıp onlarla kavga etmiş ve daha saatler önce tanıdığım bir yabancıya evliliğime dair her detayı anlatmıştım. Eve varana kadar, gecenin bir kısmı hafızamdan çoktan silinmişti belki ama zihnim tüm bulanıklığına rağmen diriydi. Öyle ki yeniden bu eve, onun yanına dönmüş olmak midemi bulandırıyor.
"Burası mı?"
Düşmemem için kollarını sıkıca etrafıma saran Henry'e başımı abartıyla sallayarak karşılık verdiğimde buna, dilini dişleri arasına alarak güldü, bende istemeden kıkırdamıştım. Sarhoş muydum? Kısmen.
"Koca bir bebek gibisin, kocan beni dövmeden eve gir hadi."
"Kocamı sikeyim." dedim gürültüyle bir kaç adım attıktan sonra. Kendimdeydim ama sanki hareketlerimi ve ağzımdan çıkanları kontrol edemiyordum. Aslında artık yaptığım şeylerin üzerine düşünmek istemememden de kaynaklanıyor olabilirdi bu.
"Terbiyesizleşme Betty." diye mırıldandığını duyduğumda, ona bir şey söylemedim. Evin büyük kapısından içeriye girerken sadece Zayn ve ordusunun nerede olduğunu düşünüyordum. O işe yaramaz adamların bu kapının önünde durmaktan başka işleri yoktu çünkü.
"Herkes nerede?" diye bağırdım kısa bile sürse bu sessizliğe katlanamayarak. Bu sırada Henry gülerek elini ağzıma kapatıp beni susturmayı dememişti. Eğleniyor gibi görünüyordu buradan bakılınca. Ben olsam kesinlikle böyle bir gecede, tanımadığım bir aptalla uğraşmazdım.
Derin bir nefes verdim ve ondan kurtulmayı deneyip bir kere daha bağırdım. "Zayn, ben geldim aşkım."
Sonunda, bedenimi kapının önüne taşımayı başardığında bağırışımı umursamayarak zile bastı. Ona yaslanmıştım ancak bu mideme giren kramp yüzünden olmuş, çok geçmeden kapı açıldığında, karnımda hissettiğim o baskıyla birlikte karşımdakinin kim olduğunu dahi görmeden midemden yükselen sıvıyı ayaklarının ucuna boşaltmıştım. Bu durum öylesine hızlı gelişmişti ki, aniden yere çökmenin verdiği hararetle dizlerim üzerine düşmüştüm ve bu canımı yakmasına rağmen tepki verememiştim.
Saçlarımda hissettiğim ellerle beraber bir süre iğrenç bir şekilde öğürüp, midemde tek bir şey kalmayana kadar kustuğumda bakışlarım parlak ayakkabılarda takılı kaldı. Sonra, ayakkabılar benden uzaklaşıp kısa süre sonra yeniden geri dönmüştü.
"Parlaklar." dedim az önce yaptığım şeyi ve acıyan canımı umursamadan.
Parlak ayakkabıların sahibiyse bedenimi kolaylıkla dikleştirip yüzümü kavramıştı, bakışlarımı zorlukla yerden ayırıp ona baktım. Dikkatle yüzümü temizliyordu.
"Selam bebeğim." dedim yüzüme aptal bir gülümsemenin yayılmasına engel olamadan. Kaşlarını kaldırıp bir süre suratımı izledi.
"Biraz sarhoş."
Henry'nin ardımdan gelen sesiyle, varlığını anımsayıp ona dönmeyi denediğimde Zayn buna engel olarak beni birden kucakladı.
"Biraz mı?"
"Dörtten sonrasını saymadım."
Söylediği şeyle bana baktı. Ancak tepki vermeden başımı omzuna yaslamıştım. Şimdi beynim yerine bir jöle taşıyormuş gibi hissediyordum. Açıkçası, bedenimi de öyle. Üzerimde duran kollarının tutuşunu sıklaştırana kadar sesimi çıkarmamıştım.
Ancak kısa süre sonra, bir şeyleri anımsadığımda zihnimde çakan şimşekle beraber kucağında huzursuz bir şekilde kıpırdandım. Ona, bana dokunmamasını defalarca kere söylemiştim, sikeyim. Zayn'i ittirip, bedenimi saran kollarından kurtulmayı denedim ama hissetmiş gibi bile görünmüyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
betty•malik
FanfictionBetty, işlerin ne zaman sarpa sardığını biliyorum ama bizi kurtaracağım.