*Reklamlar; Yeni Sebastian Stan ve Chris Evans Ficlerime bekleniyorsunuz. Keyifli okumalar.*
**
Uyuduğum en güzel uyku değildi ama uzun zaman sonra kendimi güvende ve huzurlu hissederek uyudum. Gözlerimi açıp gerçeklere göğüs gerebilecek gücü bulmuş muydum emin değildim tabi, en azından tuhaf ayrılığımızın acısı hızlı geçmişti.Uyandığımda, Zayn çoktan gitmişti. Sanırım boşanmanın ilk saatlerinde yaşadığımız şeylerin ikimiz açısından tuhaf olacağını o da düşünüyordu. Kim düşünmezdi ki. Duygusal açıdan büyük bir açlık çekiyordum ve kalbimi tamir etmek için onu kullanmıştım. Ben bile, kendimi tuhaf buluyordum artık.
Dengesizleşmiş, biraz da hafiflemiştim. İnsanların düşünceleri ya da saçma sapan sözlerini aklıma takmıyordum artık. Çünkü, ne gereği vardı ki? Bu benim hayatımdı ve doğrusu ve yanlışıyla ben ne istiyorsam o olacaktı.
O gün, yatakta fazlasıyla oyalandım. Güzel bir duş alıp, giyindim ve aylar sonra aldığım her nefesin bana can olmasına izin verdim.
Mutfağa indiğimde, ocağın üzerinde omlet tavası ve üzerine iliştirilmiş küçük bir not bulmuştum. Notu açıp yazanları okuduğumda, bu yüzümde istemsiz olarak büyük bir tebessüm oluşmasına sebep oldu.
"Gecenin herşeyi yoluna koyabileceğini hiç sanmıyorum ama bu omletin halledemeyeceği şey yok. Karnını doyur. - Eski kocan?"
"Aptal." diye mırıldandım notu tezgahın üzerine bırakıp yaptığı omleti ısıtmak için ocağı açarak.
Kahvaltımı yaptıktan sonra, Henry'nin Stacy hakkında anlatacakları olduğunu hatırladığımda, yeniden odama dönmüştüm. Uygun bir şekilde hazırlandıktan sonra, evden çıktım ve yolda ona yanına varmak üzere olduğuma dair bir mesaj yolladım.
Ofisine vardığımda, onu görecek olmanın verdiği gerginliği üzerimden atamıyordum. Beni öptüğü geceden sonra bu ilk yüz yüze gelişimiz olacaktı ve görüşmemizin diğerlerinden farklı geçeceği ortadaydı. Kendimi, bunun normal bir durum olduğu konusunda ikna etmeyi denedim.
Kata ulaştığımda, bir memura ismini vererek odasının nerede olduğunu sormuştum. Bana kibar bir şekilde odasını gösterdikten sonra, hararetli ortamın içine karışıp gözden kayboldu.
Polis departmanları böyleydi. Genellikle telefonlar susmaz, insanlar oradan oraya koştururdu ve kaos ortamı asla bitmezdi. Bunu babamdan hatırlıyorum. Küçükken onu ziyaretçi sandalyelerinde beklerken, buraya benzer pek çok departmanda bulunmuştum.
Kapısının önünde beklerken nihayetinde kapısını usulca tıklatmaya karar vermiş, içeriden tok bir şekilde "Girin." dediğini işittikten sonra kapıyı aralamıştım.
Oturduğu masada dosyalarla boğuşurken bakışlarını kısa bir an bana çevirdi. Gözlerini yeniden dosyalara çevirdiğinde kapıyı ardımdan kapatıp kapatmamak konusunda tereddüt etsem de kapıyı kapatarak masasının önüne doğru adımladım.
Karşısında durduğumda doğruldu ve resmi bir tavırla elini uzattı.
"Hoşgeldin Betty."
Elini sıkıp gergin bir tebessüm yolladım ona sadece. O da elini hızla geri çekerek sandalyesine yeniden oturup karşısına oturmam için sandalyelerden tekini gösterdi.
Oturup çantamı önümdeki orta sehpaya bıraktıktan sonra parmaklarımla oynamaya başladım. Dosyalarla biraz daha uğraştıktan sonra onları kenara çekerek bakışlarını üzerime çevirdi.
"Bir şey içer misin?"
Sorusuyla beraber ona kısaca "Hayır, teşekkür ederim." dedim. Henry, bakışlarını az öncekinin aksine üzerimden çekmeden konuştu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
betty•malik
FanfictionBetty, işlerin ne zaman sarpa sardığını biliyorum ama bizi kurtaracağım.