Bazı anlar vardır. Bir anda, hiç düşünmediğin bir fikir zihnine dolar ve bedenin bu yeni şeyle akıma kapılmış gibi sarsılır. Bunca zaman bunu nasıl düşünemediğini sorgularsın. Bunu nasıl düşünemedim?Bazen, yıkım olarak adlandırdığımız olaylar gelişerek basit gibi görünen karmaşık bir döngüyü tetikler. Kötü bir ayrılık yaşarsınız ve yolunuza devam etmek ya da geçmişte takılı kalmak sizin seçiminizdir.
Tam bu anda, işte o farkındalığı yaşıyordum.
Boşanıp kurtulmak işin kolayına kaçmaktan öteye gitmiyordu. Her şeyini alsam bile bu Zayn'i üzmezdi. Hırslıydı çünkü, aldıklarımın fazlasını koyardı yerine. Onu yıkmak için çabalarken ya kendimi kaybedersem? İşte bunu istemiyordum ve olmasından korkuyordum.
Zayn, kapının önünde dikiliyorken kendime güvenmeyi denedim. Çünkü biraz sonra ona teklif edeceğim şeyin onu hem çılgına çevireceğinden hem de üzeceğinden emindim, karşısında güçlü durmam gerekiyordu. Boş olan yüzük parmağımda baş parmağımı gezdirdikten sonra, basamakları tırmanmaya başladım.
Her bir basamakta, düşen omuzlarım yükseliyordu. Ne yazık ki, onunla en son burada buluştuğumda hiçbir hataya bulanmamıştık, en azından saf ve gerçek bir aşk besliyorduk o zamanlar birbirimize.
Anılar aklıma sızdığında o tanıdık ağrı bu kez kalbimi teğet geçerek tam mideme oturdu. Başımı iki yana salladım ve bunları unutmayı denedim. Bunları düşünmek ya da hatırlamak hiçbir hatayı geriye almıyordu. Aksine, eskiden güzel anılar yarattığın o insanın nasıl kaybolduğunu görmek, canını daha fazla yakıyordu.
Titrek bir nefes verdim. Ona yaklaştığımda yüzüme gerçekçi bir tebessümde yerleştirmiştim.
Bu soğukta ne kadar beklediğini bilmediğim kocamın yanına varıp ardında durduğumda, tereddütlü olmama rağmen omzunu usulca dokunarak bana dönmesini beklemiştim. Zayn, beklemeden ardına döndü. Yüzü, merakla parıldıyordu.
''Çok beklettim mi? Burnun kızarmış.'' diyiverdim aceleyle. Beni incelemesini ya da uzun bir sessizlik oluşmasını istemiyordum aramızda. İyi iz sürüyordu ve endişeli olduğumu hissederdi. Bunun olmasını istemiyorum.
''Geleli çok olmadı. '' dedi sessiz geceye doğru.
Başımı salladım.
"İçeriye geçelim mi?"
Sorumla birlikte kapıya anahtarı takarak çevirdi ve ayağıyla usulca ittirdikten sonra, geçmem için müsade etti.
İçeriye girdiğimde, kollarımı etrafıma sarıp ezbere bildiğim büyük salona doğru yürümüştüm. Etrafta, adım seslerimiz dışında hiçbir ses yoktu. Cırcır böcekleri bile ötmüyordu, ölüm sessizliğini andırdı bu bana.
"İçeriyi biraz ısıtmak için odun getireceğim." dedi anahtarı kapı girişine astıktan hemen sonra. Başımı sallayarak üzeri örtülü olan kanepenin ipek örtüsünü kaldırdım ve ucuna oturdum.
O gelene kadarda pek bir şey düşünmedim. Aslında bu işten şimdiden çok sıkılmıştım. Sürekli Zayn'i yok etmek konusunda takıntılı bir eski eş rolü yerine, hataları ile onu kabul eden boynuzlu eş olmayı kabul ederek, insanların bana gülmesine bile neden olabilirdim. Düşüncesi bile ruhumu daraltıyordu.
İstediğim tek şey, aynı hisle sarsılmasıydı sadece. Ve bunu ondan gizleyerek yapmayacaktım.
Zayn eve geri döndüğünde, bana bakmadan şöminenin yanına geçerek odunları dizmeye başladı. Onu izlerken, kararımı bir kere daha gözden geçirme fırsatı bulmuştum ancak caymayacaktım. Kaybedecek neyim vardı ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
betty•malik
FanfictionBetty, işlerin ne zaman sarpa sardığını biliyorum ama bizi kurtaracağım.