↳ f o u r t e e n

2K 228 78
                                    

İlk olarak: wow.

İkinci olarak: W O W.

Jeno valinin oğlu diye zengin olacağını biliyordum, bizim durumumuz da gayet iyiydi fakat Jeno'yu markasını telaffuz bile edemediğim, üstü tek düğmeyle açılabilen siyah bir spor arabaya kadar takip edeceğimi gerçekten hiç tahmin etmiyordum.

"Senin babası korumalar olmadan bir yerlere yollamayan birisi olduğunu sanıyordum," dedim Jeno'nun arabasına binip kapıyı kapatırken. "Bunu hiç hayal etmemiştim."

O sırada emniyet kemerini takmakta olan Jeno güldü. "Babam vali, cumhurbaşkanı değil."

"Benim için aynı şeyler..." diye mırıldandım. Tam o sırada Jeno tavanı açan düğmeye bastı ve siyah tavan katlanarak arkaya gitmeye başladı. Ağzım açık bir şekilde arabayı izlerken Jeno'ya döndüm. Halinden memnun bir şekilde etrafa bakınıyordu. "Yaptığın tamamen şov," dedim kemerimi takarken.

Jeno omuzlarını silkti, arabayı çalıştırdı ve gaza basarak koltuğa yapışmama neden olacak bir hızda kampüsün içinde ilerlemeye başladı. "Babamın işi benim hayatımı hiç etkilemedi. Sadece arada onunla katılmam gereken kutlamalar oluyor o kadar. Bana pek karışmıyor."

"Benim babam vali değil ama her şeye karışıyor," dedim Jeno'ya sinir olmuş bir şekilde bakarak. Saçlarım rüzgardan dolayı arkaya uçuşuyordu. "Şanslısın. Hiç sevmedim bunu."

"Şanslı olmamı mı?" dedi Jeno gülerek bana kısa bir bakış atıp. Onun saçları da uçuşuyordu fakat benim aksime tıpkı model gibi görünüyordu. Direksiyonu tutan kemikli elleri, damarları görünen kolları, adem elması, tepemizde pofuduk bulutlar arasından çıkan güneş yüzünden kıstığı gözleri, sabit dudakları...

Başımı önüme çevirdim. Namusumun gitmesine son iki bakış falan kalmıştı resmen.

"Arabanı bana kaça satarsın? Ehliyetim yok ama aramızda çok feci bir çekim hissediyorum. Sanırım bir bağ oluştu." Elimi uzatıp önümdeki deri kaputta gezdirince Jeno sesli bir kahkaha attı. "Omo omo, ne var ne gülüyorsun?"

"Komiksin çünkü."

"Espri yapmıyorum ki ben."

"Arabam satılık değil."

"O zaman bundan sonra şoförüm ol," dedim yüzümde muzip bir sırıtışla ona dönerek. Dirseğimi inik camın olduğu yere dayayıp çenemi de elime yerleştirdim. "Ben bu lüksü bir kere tattım ya bırakamam hayatta."

"Emredersin," dedi Jeno direksiyonu sola çevirirken. İki yanda da ağaçların dikili olduğu tek şeritlik bir yola girdiğimizde aynı anda etrafta da kuş cıvıldamalarından başka bir şey duyulmaz hale geldi. Sonra bir şeyi fark ettim.

Yolu uzatıyordu.

Yüzümde büyük bir sırıtış oluştuğunda kalbim de hoş bir ritimle atmaya başladı. Jeno'ya döndüm. Halinden gayet memnun bir şekilde eski hızına kıyasla daha yavaş bir şekilde arabayı sürerken yüzünde belli belirsiz bir gülümseme vardı.

Bana döndü. Kahverengi gözleri gözlerimle buluşunca bakışları bu sefer gülümsememe kaydı. "Ne oldu?" dedi önüne dönerken. "Sessizleştin birden."

"Hiç," dedim oyununu bozmamak için bir şey dememeyi seçerek. Sonra derin bir nefes aldım. "Çok mutluyum. Sen mutlu musun?"

Bir süre bir şey demedi, omzularını silkti yalnızca. "Belki," dedi bir dakika kadar sonra. Bana bir bakış attı. Zaten ona baktığım için göz göze geldik.

Gülümseyerek önüne döndü.

🥝🥝🥝

INSTAGRAM ☆ 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin