↳ e l e v e n

2.1K 234 160
                                    

story

Çimenlerin üzerinde bağdaş kurmuş, Renjun, Kyu ve Kyu'nun bulut gibi beyaz olan köpeği Max ile oturup hem sandviç yiyor hem de ders çalışıyorduk.

Aslında pek çalışmıyorduk, beş dakikada bir ya Kyu ya ben uflanıp puflanıyorduk. Renjun da odaklanmamız için her seferinde bizi uyarıyordu.

"Ben bölümü bırakıyorum arkadaşlar," dedi Kyu beş dakikanın ardından. "Kariyerimi bugünden itibaren striptizci olarak devam ettireceğim. Size bol şans."

Sandviçini ve kitabını kucaklayıp ayağa kalkmak için hamle yaptığında yanında oturan Renjun, "Yapacağın tek direk dansı kampüsteki direğe çarpmamak için debelendiğin an olur. Otur yerine," diyerek Kyu'yu omzundan tuttuğu gibi geri çimenlere oturttu.

Kampüsümüzde, tamamen alakasız bir yerde DUR tabelası asılıydı. Normalde kaldırımın kenarına doğru bir yerde olması gereken levha arabaların girmesinin yasak olduğu bir yürüme alanının tam ortasında dikilmiş duruyordu ve kampüsteki herkes hayatında bir kere o direğe tosluyordu. Ben toslamıştım. Renjun da toslamıştı. Profesörlerimiz bile toslamıştı. Asla çekiminden kaçamayacağınız bir karadelik gibiydi.

Kollarımı havaya kaldırarak iyice gerindim, daha sonra açık kahverengi saçlarımı tepemde şıpıdık bir ev topuzu yapıp üzerimdeki pastel yeşili şortlu tulumun askılarıyla oynamaya başladım. "Bu güzel havada bizi ders çalışmaya zorlayan kapitalizme de yazıklar olsun."

"Niye erken geldin?"

Renjun birden alakasız bir soru sorduğunda ona döndüm. Fakat Renjun da Kyu da bana değil arkamda bir yerlere, hatta yukarıya bakıyorlardı. Başımı sağa çevirdiğimde siyah tişört ve siyah NIKE eşofman altının içine girmiş uzun bir bedeni gördüm. Elinde telefonunu ve anahtarlığını taşıyordu. Yüzünü tam göremedim çünkü arkasından güneş geliyordu ve ağaçlar engelleyecek kadar uzanamıyordu.

"İşim erken bitti," dediğini duydum tanıdık kalın sesin. Daha sonra yere eğilerek bir iki karış uzağıma, çimenlerin üzerine oturup bağdaş kurdu. Bakışları bana dönerken kalbim tekledi ve karnımda kelebekler uçuşmaya başladı. Kahverengi gözleri hafif bir gülümsemeyle küçüldü. "Kivi," dedi selam vermek adına.

"Jeno Lee," dedim ben de ellerimi arkama, çimenlere yaslayıp rahat bir şekilde oturarak.

"Ne biçim bir ilişkiniz var sizin öyle?" Kyu selamlaşma şeklimize kendini tutamayıp güldüğünde omuzlarımı silktim.

"Bir ilişkimiz yok," dedim imalı imalı, geçen günkü mesajına gönderme yaparak. Jeno yüzünde sırıtışıyla önce bana sonra da önündeki çimenlere döndü ve birkaç tanesini koparıp oynamaya başladı.

Renjun ve Kyu bir şeyler konuşurken bakışlarım Jeno'daydı. Gözlerim durmadan onu inceliyordu; kemikli ellerinden damarları çıkık kollarına, oradan geniş omuzlarına, boynuna, güneşte rengi biraz daha açık duran kahverengi saçlarına, düz burnuna, kırmızı dudaklarına...

Hemen yanında oturan ve dilini çıkarıp sakin sakin etrafa bakınan Max'e uzandı ve sağ eliyle köpeğin sırtını sevdi. Yüzünde hoş bir gülümseme oluşurken esen ılık bahar rüzgarı saçlarını savurdu. Max kuyruğunu mutlulukla sallarken Jeno'nun gülümsemesi büyüdü ve eğilip yüzünü köpeğin tüylerinin arasına koyup oynadı.

"Hadi gidelim madem."

Renjun'un sözüyle daldığım düşüncelerimden gerçekliğe döndüm. Renjun çantasına çizim eşyalarını doldururken Kyu, "Niye ya? Otursaydın daha, ne güzel konuşuyorduk..." diye yakardı.

Renjun Kyu'nun bu haline gülümsedi ve, "Yarın devam ederiz bebeğim," diyerek uzanıp Kyu'nun dudağına kısa bir öpücük kondurdu.

"Burada saplar var kardeşim. Ayıp oluyor," dedim elimde olmadan gülerek.

"Sadece sen sapsın," dedi Kyu ve eliyle Jeno ile Max'i işaret etti. "Baksanıza şunlara. Bence Jeno ruh eşini buldu."

Jeno bir şey demeden hafifçe güldü, daha sonra kalkmak için hareketlendi.

Fakat kalkmadan önce kulağıma doğru eğildi. Burnuma parfümünün keskin kokusu dolunca neye uğradığımı şaşırdım. "Buldum galiba," diye kısık bir sesle mırıldandığında ona döndüm. Fakat çoktan ayağa kalkmış, ilerlemeye başlamıştı.

🥝🥝🥝

INSTAGRAM ☆ 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin