İyi Okumlar!
Ben ve Sera sinir küpüne dönmüştük tam anlamıyla onlar da bunun farkındaydı. "O zaman biz kalkalım. Geç oldu." dedi Oğuz. Sera kalkıp odasına giderken "seninle yarın konuşacağız Kaan." demişti ben de kalkmıştım "böyle şaka olmaz. İki kız yaşıyoruz bu evde." diyerek odadan çıktım. Biraz sürünsünler istiyorduk sadece. Odama geçtiğimde dış kapı kapanınca anlamıştım gittiklerini açıkcası biraz üzülmüştüm ama hak ediyorlardı. Odada ben ve Tonks vardık. Yatağa uzandığımda yanıma yatarak bana sokulmuştu ben de onun sıcaklığında uykuya dalmıştım.
Yüksek şarkı sesi geldiğinde istemeden gözlerimi açmıştım. Hemen masanın üzerinde duran saate baktığımda öğlene geliyordu ama bana iki dakikalık göz dinlendirilmesi gibi gelmişti. "Ne oluyor?" diyerek odadan çıkmıştım. Burnuma güzel kokular geldiğinde mutfağa gitmiştim. Sera mutfakta kahvaltı hazırlıyordu bir yandan da şarkı dinliyordu "baktım saat öğlen oldu ama sen uyanmıyorsun bu yöntemi denedim. Bugün için planlarım var. Geldiğimizden beri tek kalamadık seninle ayrıca biraz sürünsünler onlar. Gizemi'de çağıralım."
Sevindiğimi belirten hareketler yaparken "çok iyi düşünmüşsün." dedim. Mutfaktan çıkıp banyoya giderken Tonks çıkmıştı önüme, kuyruğunu sallıyordu. "Benim oğlum ne yapıyormuş burada." bir yandan onu seviyordum Tonks ise benim yanağımı yalıyordu. "Ben seni mutfakta bekleyeyim sen burada Tonks ile..." sözünü yarım kesip "tamam, tamam yüzümü yıkayıp geliyorum." dedim ayağa kalkarken.
Sera mutfağa geçtiğinde Tonks'da mama kabının yanına gitmişti. İşlerimi hallettikten sonra ben de mutfağa geçmiştim "dün bize yaptıkları neydi öyle." Sera kafasını sallayarak "o filmi izlemeseydik kesinlikle yemezdik bu numaralarını." dedi. "Bugün kız kıza gezelim biraz merak etsinler bizi. Onlara ödetmek isterdim ama bununla uğraşacağımızı sanmıyorum."
Bu dediğimle Sera kafasını sallamıştı. "Telefonum çalıyor." deyip masadan kalktı. Tabağıma aldıklarımı yiyemiyordum bu yüzden sadece çayımı içiyordum. Sera'nın konuşma sesi geldiğinde ona baktım. "Gel bize zaten plan yaptık." diyordu. Birkaç dakikanın ardından kapatmıştı "işten ayrılmış, bize geliyormuş."
"İşten niye ayrılmış, bir sorun mu var?"
"Patronu eleman eksikliğinden sürekli onu çalıştırıyormuş. Sinirlendiği için bırakmış."
Kapı çaldığında bu sefer ben açmıştım. Gizem'di. Karşıda asansörün önünde bekleyen Atakan, Ege, Oğuz ve Kaan bu tarafa bakıyorlardı. "Oldu o zaman görüşürüz beyler." diyerek onlara el salladı. Ege ise bana bakarak el sallıyordu yüzüme sahte olduğu belli olan bir gülümseme yerleştirmiş ona baktım. Gizem'de bu arada botlarını çıkarıyordu.
"Seninki baya kızmış bize." dedi Atakan. Onlara bakmasam bile kulağım onlardaydı. "İzem bana kıyamaz bir kere. Değil mi sevgilim?" bunu dediğinde Gizem'de içeri geçmişti bu yüzden kapıyı suratlarına kapattım. "Bence öyle değil." dediğini duymuştum Atakan'ın. Kapı arkasında sırıtıyordum. "Ne oldu, bu haliniz ne?"
"Sorma Gizem dün bize neler yaptılar mutfağa geç hem kahvaltı yapalım hem de anlatırım." dedim. Mutfağa geçtiğimizde Sera çoktan Gizem için çay koymuş bizi bekliyordu. "Selam güzelim." Gizem'in söylediğini Sera ona karşılık "selam bebeğim" demişti. "Dün neler oldu anlatın bakalım."
"Dün hep birlikteydik ya siz sonra kalktınız bizde film izledik. Sonra evden garip garip sesler geldi. Filmden dolayı zaten korkmuştuk iyice korktuk meğersem bizimkiler eve girmişler bize şaka yapmak için. Şimdi onları biraz süründürmek istiyoruz." dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HYMENALOUS
Teen FictionYa hayatın bize verdikleri ile geçinmeliydik ya da bize veremediklerinin peşine düşmemiz gerekiyordu. İki yakın arkadaş ve onları bekleyen yeni bir hayat. Peki, bu yeni hayata ayak uydurabilecekler mi?