İyi okumalar!
Bazı anların içinde olmak istemez insan. Çünkü bazıları kendisi ile ilgili olmasa bile mutlu olabileceği bazıları ise yeterince kötü hissedebileceği anlardı. Bugün benim denk geldiğim an kötüydü. Atakan'ın kurduğu cümleler daha önceden yaşamış olduğu acıyı çok iyi belli ediyordu.
Balkonda öylece durup düşüncelere dalmıştım. Sera'nın geldiğini fark etmemiştim ta ki koluma dokunup ismimi seslendiğinde. "Neden dalgınsın?" dedi.
Kafamı ona çevirdim "Atakan geçmişte kötü şeyler yaşamış galiba." dedim.
"Nereden çıkardın bunu, aman neyse ne biz kendi hayatımıza bakalım. Bir kahve?"
Gülümseyip kafamı salladım.
Sera çoktan kahveyi hazırlamış. Küçük mutfağımızda içmeye başlamıştık. Günler çok güzel geçiyordu. Stresli günlerin sonunda böylesine mutlu olmayı asla tahmin edemezdik. Biraz sohbet ettikten sonra saatin geldiğini fark edip hazırlanmaya başladık. Odama geçip siyah, ince uzun kollu crop ve siyah pantolon giydim. Son olarak saçlarımı tarayıp doğal bir makyaj yaptım. Sera'nin bana seslenmesi ile odamdan çıktım.
Sera'nın ağzından
Hava sabaha göre bulutluydu. Biz ise işte bu havanın insanıydık. İzem'e seslenip onu bekliyordum geldiğinde baştan aşağı onu süzdüm. Simsiyah giyinmişti. Sade bir o kadar da göz alıcıydı. İçimden işte benim arkadaşım dedim. Oysa biz arkadaştan daha fazlasıydık. Deri ceketini üzerine giyerken "hadi gidelim" dedi. Kafamı sallayıp evin anahtarını aldım.
Kapıyı kitleyip asansöre doğru ilerledik. Gözlerim yan komşumuz olan Oğuz'a döndü. Beni gördüğü gibi sırıtıp "Günaydınn" dedi. Karşılık verdiğim sıra arkasından Atakan çıkmıştı ama Kaan yoktu. "Kaan nerede?"
"Uyuyor bugün derse girmeyeceğini söyledi." deli miydi bu çocuk. "Ne demek girmeyecekmiş bugün Anayasa Hukuku var. Kaçırmaması gerek."
"Sen uyandır istersen. Biz beceremedik."
İzem hemen onaylanarak "biz gidelim. Sera halleder." işte bu gülüşünü biliyordum. Oğuz yanıma gelerek avucuma evin anahtarını bıraktı. "Hey! Nasıl yapayım bunu ben, çocuk beni karşısında gördüğünde ne düşünür ?" fısıldayarak İzem'e sordum.
"Hadi git sen. Ne düşünecek, hiçbir şey."
Kaçarmış gibi asansöre binip el salladı. Ben ise kocaman açılmış gözler ile bakakaldım. Dairenin önüne doğru ilerledim. Kapıya anahtarı sokup çevirdim.
Ev ağırlıklı olarak gri ve siyah döşemeliydi. Evde hırsız gibi geziniyordum.
Tahminimce bir odaya girip kapıyı kapattım. Döndüğümde odanının bir duvarı boydan boya kitaplar ile doluydu. Hemen karşısında uyuyan Kaan'ı gördüm. Saçları dağılmış bir eli yataktan düşmüştü. Ben uyuduğumda saçlarım samara'nın saçları gibi oluyordu.
Bir süre izledim. Daha sonra kıpırdamaya başladığında kendime gelip uyandırmaya çalıştım.
"Kaan artık kalkar mısın?" diyerek elimle onu dürttüm. Sesimi duyar duymaz irkilmiş yataktan ayağa kalkmıştı. "Sera" şaşırmış bir şekilde söylemişti. Haklıydı. Ben olsam bende şaşırırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HYMENALOUS
Genç KurguYa hayatın bize verdikleri ile geçinmeliydik ya da bize veremediklerinin peşine düşmemiz gerekiyordu. İki yakın arkadaş ve onları bekleyen yeni bir hayat. Peki, bu yeni hayata ayak uydurabilecekler mi?