<><><>
"Çabucak büyük bir ateş yakmak isteyenler, cılız samanları tutuşturur."
<><><>
Okul bittiğinde üçü de eve gelmişti. Emir normalden daha sinirli ve mutsuzdu. Lila'ysa bir nebze daha iyi görünüyordu. Öykü yine her zamanki gibiydi. Eve girer girmez odalarına dağıldılar. Öykü çantasını çıkarıp içine sakladığı parayı çıkardı. Dolabının içindeki çekmecenin en arkasına ittirdiği çantayı çıkarıp parayı içine koydu ve kapattı dolabı. Sonra hızlı bir duş alıp saçlarını kuruttu. O sırada odasının kapısı bir anda açıldı ve Lila içeri daldı. "LİLA! Kapıyı çalmanı kaç defa daha söylemem gerekiyo sana?!"
Lila gözlerini kıstı ve bu aşırı tepki karşısında. "Niye? Bir şey mi saklıyorsun? İllegal işler mi çeviriyorsun Abla?! Ha?!"
"Lila bak çarpıcam ağzına görcen illegali! Duştan çıkmıştım ayrıca."
"Hmm tamam." Odanın içinde gezinip yatağa attı kendisini.
"Niye geldin sen?"
"Sıkıldım. Bulaşacak birini arıyorum."
"Lila git Emir'e bulaş."
"Sen niye abime Emir diyorsun ya? Ondan bir yaş küçük değil misin?"
"Beyin yaşı küçük benden onun. Hem sana ne?"
"Ne demek bana ne ya?! Ben sana abla değil Öykü desem ağzıma edersin."
"Evet ederim."
"Niye ya sende benden iki yaş büyüksün! Bende sana bundan sonra sana Öykü diycem bu evin enayisi ben miyim arkadaş?"
"Yaa?! Öyle mi? Desene bi! Hadi de! De de göreyim ben seni!"
Lila sırıttı. "Öykü!" Öykü elindeki havluyu sertçe Lila'nın sıratına attı. "Öğh boğuldum parfümden. Kerem'e mi sıktın bu kadar yine? Çocuk senden soğuycak yeminle."
"Lila defol git şurdan işim gücüm var."
"I-ı. Çok sıkıldım bugün tüm gün seninle uğraşıcam."
"Ya sabır!" Öykü sinirle nefes verdi. "Allah seni bana ceza diye mi gönderdi ya? Defol git be!"
"Cık!" Lila güldü.
"Ay sen geri dönsene şu melankolik ergen haline ya! Git kendini odana falan kilitle atar falan yap! Niye mutlusun bugün?!"
"Ay bilmiyorum. Aslında üzgün olmam lazım ama."
"Niye?" Öykü yatağın diğer tarafına oturdu.
"Tuna bugün sevdiği kıza açılmış." Lila ellerine bakarak konuşuyordu.
Öykü bir anda durdu. Lila'nın bir süredir Tuna'dan hoşlandığını biliyordu. "Lilaaa! Kıyamam kızım sana. Kimmiş peki?"
Lila omuz silkti. "Bilmiyorum. Zaten kız kabul etmemiş."
Öykü dudaklarını büzdü. "Yaa. Sevinsem mi üzülsem mi şaşırdım şimdi. Sen ne yaptın peki?"
"Aslında arka bahçeye gidip ağlamıştım."
"Kıyamam ya sana ben! Kızım beni bulsaydın ya. Yalnız yalnız ağlamışsın orda."
"Yalnız değildim."
"Nasıl?"
"Bir çocuk varmış orada. O beni görünce sordu falan neden ağlıyorsun, diye."
"Ne dedin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vazo
General FictionBir vazo gibi, bir defa çatladı mı çatlamaya devam ediyor hayat. Ta ki vazoyu paramparça edene kadar. Ağır ağır ilerlese de çatlak, durdurulamaz ki zaman.