<><><>
"İnsana en güzel anları yaşatan insanların günüm birinde sadece anılarda kalması üzücü."
<><><>
~Ocak 2044~
Öykü karıştırdığı malzemeleri kek kalıbına döktü. Sonra keki fırına koydu. "Saat kaçmış bakalım... Evet 25 dakika sonra hazır olur." Kızlara döndü. "Ee nerede kalmıştık?"
"En son Akın tüm parayı denize atmıştı."
"Evet... Hmm... Ondan bir hafta kadar falan sonra biz biraz daha para kazandık. Doğru hatırlıyorsam altmış-yetmiş bin kadar birikmişti bende. Aslında daha fazla rahat kazanırdık ama Akın hep engelledi beni."
"Baya kazanmışsınız aslında. Neden dedemlerin borçlarına yardım falan etmedin ki?" Asya yine mantık penceresinden konuşuyordu.
Öykü güldü. "Ne diyecektim? 'Anne al ben kumardan para kazandım!'"
"Harbi Asya gerizekalı mısın ya? Babama böyle bir şey söylesene yiyosa." Öykü güldü Ada'nın bu çıkışıyla.
"Şş. Ada!" Ada göz devirdi. "Devam edeyim mi?" İkisi de başını salladı. "İşte ben öyle öyle para biriktirirken Emir ve Lila o ara başka şeyler yaşıyordu. Emir paraya sıkışmış o ara. Krizler geçirmeye başlamıştı, yüzü çökmeye başlamıştı baya hastalıklı falan gibiydi. Lila, Tuna'dan umudu kesmeye başlamış, Akın'ı merak etmeye başlamıştı."
"Anne teyzem ve Akın gerçekten oldu mu?" Ada korkulu gözlerle bakıyordu.
"Sırayla anlatacağım Ada. Sabırlı ol."
"Ay yoksa eniştem Akın mı?!" Ada gözlerini kapattı. "Allah'ım n'olur olmamış olsun." Kalpten gidecekti neredeyse.
Asya ona mal bu, der gibi bakıyordu. "Dünyadan Ada'ya. Adam ölü, eniştem yaşıyo."
"Aa!" Güldü Ada. "Tabi... Doğru bi nokta."
"Anne sen devam et lütfen."
Öykü devam etti. "Emir o ara en son Seray'la yatmış para bulamayınca. Bilmiyordum tabi bunu o zamanlar. Tabi o da bir yere kadar. Eninde sonunda yine para lazım. Bir akşam benim odama geldi. Bende tam o sırada parayı saklıyordum."
"Allah! Gördü mü seni?!" İkisi de Ada'nın bu ani heyecanına güldü.
~Aralık 2016~
Torbanın ağzını sıkıca kapattı Öykü. Çantayı da kapatıyordu ki kapısına yaklaşan ayak seslerini duydu. Çantayı tam kapatamamıştı ama kapı kolunun gıcırtısıyla perdenin arkasına koyuverdi çantayı. Emir girdi. Sanki başı ağrıyor gibi kaşları hafif çatılmış, gözleri küçülmüş, yüzü soluk bir renk almıştı. "Emir!"
Emir göz devirdi. "Tamam özür kapıyı tıklatıcam bir daha." Öykü Emir'i daha dikkatli süzdü. "Bana borç verir misin?"
"Ne?"
"Para para. Var mı sende?" Öykü ayağıyla perdeyi kapattı.
Öykü yutkundu. "Y-yok. Yani hayır. B-bana zor yetiyor borç veremem."
Emir aslında çekip gidecekti ama içine bir şüphe düşüvermişti. "Ne kadar var?"
Öykü sıkıntıyla nefes verip salladı bir şeyler. "Yüz-yüz elli..."
"Sen en son ne zaman annemden para aldın?"
Öykü bir anda afalladı. "Ay sana ne Emir! Sana hesap mı vericem?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vazo
General FictionBir vazo gibi, bir defa çatladı mı çatlamaya devam ediyor hayat. Ta ki vazoyu paramparça edene kadar. Ağır ağır ilerlese de çatlak, durdurulamaz ki zaman.