bölüm on bir° cam kolye
Hançer ile işi bittiğinde onu rastgele bir yere atmıştı ve kutuya geri yönelmişti. İçindeki oldukça sağlam olan camı eline almıştı yavaşça. Kırılmayacağını biliyordu ama yine de narin davranıyordu. Gözleri birkaç saniye orada kalmıştı. Daha sonra içerisindeki kırmızılık ile çokça izleme fırsatı olacağını bildiğinden süreyi uzun tutmamıştı bu seferlik.
Çömeldiği yerden hafif doğrularak şu an hiçbir şey hissetmeyen bedene yanaşmıştı. Akan kanlar durmak istemiyormuşçasına akmaya devam ediyordu. Sandalyenin alt kısımında minik bir kırmızı gölet oluşmuştu. Damlayan kanlarla büyümeye de devam ediyordu. Yine de fazla büyüme imkanı yoktu. Tahta zemindeki bazı aralıklardan akıp gidiyordu.
Daha fazla boşa gitmesini istemiyordu kanların. Elindeki camın mantar tıpasını açtığında yaranın hemen alt kısmına tutmuştu. Süzülen kanlar direkt olarak camın içerisine doluyordu. Bakıldığında sanki içerisine kırmızı bir şeyler giriyor gibiydi ama dolmuyordu. Hepsi uçup gidiyormuş gibiydi.
Normalde bir kabın belirli bir hacmi vardı ve ondan daha fazlasını almazdı. Jaemin'in kanları biriktirdiği şey ise daha farklıydı. Bir vampir normal bir insanın veya başka bir vampirin kanını saklamak için bu cama doldurduğunda normal koşullar geçerliydi. Eğer o vampir ruh eşinin kanına sahipse, sınırsız alana sahipti.
Kan akmayı aniden bıraktığında Jaemin'de diğer elindeki tıpayı alarak camı geri kapamıştı. İşte o zaman kırmızıya bürünmüştü içerisi ve kanlar görünebiliyordu. Hafifçe gülümseyerek siyah iplerden tutarak boynuna geçirmişti. Sonsuza kadar bunu bir kolye olarak kullanmak istiyordu.
Gözlerini taktığı kolyeden çektiğinde hala baygın olan bedene bakmıştı. Yarası neredeyse tamamen kapanmak üzereydi ve birazdan uyanacağını biliyordu. Gülümsemesi solmuştu çünkü nasıl bir tepki ile karşılaşacağını bilmiyordu. Uyandığında oldukça güçlü bir şekilde uyanacaktı ve Jaemin onu kontrol altına tutamamaktan korkuyordu. Yine de her şeye rağmen tüm riskleri almıştı. Yoksa bu gece öldürülen bedenlerden biri de Jeno olacaktı. Buna engel olmak için başka şansı yoktu. Açıklamak istiyordu hepsini ama dinlenmeyeceğini biliyordu. Çoktan güveni yıkmıştı ve bunu tekrar inşa etmek oldukça zorluydu.Jeno vampir olana güvenmese bile, vampir onun yanında kalmalıydı. En azından belirli bir süreci atlatana kadar buna mecburdu. Çünkü doğuştan vampir olanlar aileleri ile kendilerini kontrol etmeyi öğreniyorlardı. Sonradan vampir olanlara ise bu birileri tarafından öğretilmeliydi.
Jaemin onu nefret ettiği şeye dönüştürmek zorunda kaldığının farkındaydı. Tüm vampirlerin aynı olmadığını biliyordu. Onlarda tıpkı insanlar gibi kötü ve iyi olarak ayrılıyorlardı. Jaemin ise, Jeno'nun yeni vampir hayatından iyi tarafta olması için çabalayacaktı. Jeno ne kadar kendi başına kontrollü kalmayı denese de en sonunda çılgına dönmüş gibi etrafta av aramaya başlayacaktı. Nefret ettiği haldeyken birde üzerine nefret ettiği şeyler yapmasına izin vermeyecekti. Yapmak zorunda olduğu şeyi en iyi hale getirecekti.
Ne kadar acımasız olsa da, nefret duygusunu iyi bilirdi. Bununla yüzleşecekti bu sefer.
Tahta zeminde öylece oturken adım sesleri duyduğunda bakışları yukarıya kaymıştı. Üzerindeki kıyafetler haricinde, yüzü ve elleri bile kanlara bürünmüş bir bedendi içeriye giren. Tıpkı üzeri gibi gözleri de kırmızıydı.
"Her şey ayarlandı. Artık kasabayı terk edebiliriz."
Birkaç saat içinde tüm her şeyi ayarlamışlardı evet. Yeteneklerini kullanmaktan asla çekinmeyen canlılardı vampirler. Hızlı hareket etme gibi bir yetenekleri varken bunu da en iyi şekilde kullanıyorlardı.
Jaemin sadece kafasıyla onay vererek, geldiği yoldan geri dönen bedenin arkasından bakakalmıştı. Gitmek zorundalardı. Sabah olmadan buradan ayrılmaları gerekiyordu. Baygınlığı süren bedenin yakında uyanacağını biliyordu ama daha geç uyanma ihtimali de vardı. Risk almaktan kaçınmıştı. Uyanmasını bekleyemezdi. Hiçbir şey yapmadan da onu diğer vampirlerin yanına öylece götüremezdi. Sorun vampirler değildi, Jeno'ydu. Uyandığında gözü dönmüş bir halde olabilirdi. İstemeyerekte olsa elleri sandalyedeki bedenin boynuna doğru gitmişti. Tırnaklarını çıkararak, elinden geldiğince az acı verecek şekilde deriye geçirmişti. Bu sayede biraz daha uykusunu sürdürmesini sağlamayı umuyordu.