16° láska (m)usí žít

281 14 0
                                    

bölüm on altı° aşk yaşamalı

Endişeliydi.

Jeno yanından ayrılmadan sadece bir gün önce vampire dönüşmüştü ve ilk zamanlar kontrol etmenin çok zor olduğunu biliyordu. Bunu en iyi yapabilecek kişi Jaemin'di. Çünkü vampire dönüşen insan bedeni ne kadar karşısındakinden nefret etse de, içindeki yeni kan itaat ederdi.

Sadece babasının ona iyi bakmasını diledi. Böyle giderse kendini sadece ölüme terk edecekti zaten. En azından elinde bir şans varken inanmadığı Tanrı'ya dua etmekte bulmuştu kendini. İçinden iyi şeyleri geçirmek istiyordu. Aklında ise kötü senaryolar dolanıyordu. Rüyaları bile ona ihanet etmişti. Sadece oldukça gerçekçi olmalarını bir kenara bırakmıştı ama Jeno'nun her rüya sonunda ölmesi kalbini acıtıyordu. Bu yüzden sabaha yakın terler içinde uykusundan uyanıyordu. Odasından çıkmaya başladığı tek zaman dilimi olabilirdi. Mavi suyun yanına gidiyordu. Gökyüzüne bakıp haykırıyordu acıyla. Bazen dizlerinin üzerine çöküp gözyaşlarını serbest bırakıyordu. Tek yapamadığı suya adım atmaktı. Aklına o gün geliyordu.

Çok gerçekçi olan ama hayalden başka bir şey ifade etmeyen o gün.

İçini döktükten sonra, hava aydınlanmadan hemen önce, odasına geri dönüyordu. Tabii tek güç kaynağı olmaya başlayan kahvesinden de bir fincan yapmayı unutmuyordu. Sıcak bir şekilde boğazından geçerek bıraktığı tada bağımlı olduğunu hissediyordu.

Yine terler içinde uyandığı bir geceydi. İlk defa onu gölde boğulup can verirken görmüştü. Dışarı çıkmak istememişti. Nefes alması gittikçe zorlaşıyordu. Oda üzerine geliyormuş gibi hissediyordu ve içerideki sıcaklık artışa geçmişti. Kendini zar zor atmıştı kapıdan. Bacakları yürümemek için ısrar etse de duvarlardan destek alarak merdivenlere ulaşmıştı. Eğer bu merdivenlerden yuvarlanıp normal bir insan gibi öleceğini bilse, bedenini serbest bırakırdı. Sadece acısını fazlalaştıracaktı. O yüzden dikkatlice basamaklara basarak aşağı kata inmişti. Bu sefer dış kapıdan çıkmadan önce kahve içmek istiyordu ama sıcak olandan değil. Birçok buz ile doldurduğu bardakta, soğuk bir kahve içmeliydi. Olabildiğince hızla yapıp, bardağını eline alarak kendini dışarıya atmıştı. Ay bu gece oldukça netti. Hafif dalgalanan su yüzeyinde parlamasını seviyordu. Daha yakından görmek için yürümeye başlamıştı. Bedeni de gittikçe rahatlıyordu.

Suyun ulaştığı maksimum mesafe ile arasında birkaç metre bırakarak, çökmüştü yere. Ayın yansımasına bakarken kahvesinden ilk yudumunu almıştı. 'Kesinlikle soğuk bana daha iyi geliyor,' diye düşünmüştü aynı zamanda.

Bir süre zamanını böyle geçirmeye devam etmişti. Günün en soğuk saatleri olması önemli değildi. Çünkü ona göre günün en güzel saatleriydi. Nerede olursa olsun, genelde insanların uykuda olduğu saatlerdi. Kalabalık yerler bile karanlık ile sessizliğe bürünürdü. Jaemin bunu doğduğu andan beri seviyordu. Daha ufacıkken bile çok ses olduğunda ağladığını, karanlıktan hiç korkmadığı duymuştu. Bazı şeyler değişmezdi.

Şu an kaldığı yer normalde de sessiz olabilirdi ama sabahları kuş ve bazı sesler duyalabiliyordu. Gece ise sadece su sesi ve eğer varsa hafif rüzgarın sesi işitiliyordu.

Kahvesinden son yudumu aldığında gözlerini kapamıştı. O an tanıdık bir ses işitmişti.

"Elindeki kahve ile büyük bir aşk yaşıyor gibiydin. Bitmesi üzücü olmalı." Jaemin kapattığı gözlerini açarak arkasına dönmüştü. Gördüğü beden ile gözleri oldukça büyümüştü. İçinden kendine bir sürü soru soruyordu.

'Neden burada?'

'Dibime kadar gelmişken kokusunu nasıl almam?'

'Belki de bu kadar huzurlu olmamın sebebi kokusunu hissetmemdi?'

Binlerce soru aklında fink atarken sesini de çıkaramamıştı. Jeno şaşkın haline gülmüştü. Kısılan gözleri ve güzel gülümsemesi ile ayın ışıltısı altında parıldıyordu. Jaemin ise yeterince büyülenmemiş gibi, daha da kapılıyordu.

Sessiz kalmaya devam eden Jaemin ile daha fazla böyle bakışmak istemediğinden, birkaç adım atarak yanına oturmuştu. Aralarında mesafe bırakmamıştı. Kolları birbirleri ile temas halindeydi. Bu şaşkın olanı daha fazla şoka uğratmıştı. Jeno'nun gözleri ise kırmızıya dömüştü, öncekinden daha kırmızı bir tona.

Jaemin zar zor ağzını açarak birkaç kelime etmişti. Öylece kalmanın kendi özelliği olmadığının farkındaydı.

"Neden buradasın?" Aklından babası ile gelmiş olması geçiyordu ya da belki de en korkunç hayalinin gerçek olacağı gün bugündü?

"Seni özledim." Jaemin'in gözlerinin içine kırmızılıkları ile bakarken kurmuştu bu cümleyi. Ciddiydi ama karşı taraf inanmakta zorlanıyordu. Hem sadece özleminden gelmemişti. Bazı olaylar yaşamıştı ve tek sığınağının hem aşık olduğu hem de nefret ettiği adam olduğunu biliyordu.

"İnanmamışsın gibi hissediyorum ama söylediğim doğruydu. Sadece yanında başka sebeplerimde var. Onları anlatmak içinde buradayım." Jeno beklenti ile karşısındaki bedene baktığında yine sessiz olduğunu fark etmişti. Onaylar nitelikte başını sallaması bile yetmişti gerçi.

"Gittiğim gün babamı gördüğümde büyük şok yaşamıştım. Onca zaman öldüğünü sanıyordum oysa ama öğrendim ki benim için zaten ölmüş, bedeninin yaşaması faydasız. Fazla kan tüketip katlettiğinden aklını zamanla yitirmiş. Eski zamanla ilgili bir şey hatırlamıyordu. Oğlu olduğumu da işbirliği içinde olduğu vampirler söylemiş. Seninle birlikte o kasabayı katledip bedenleri sakladığımıza inandıkları için, beni kandırmak için rol yapmış. Tek istediği daha fazla kan ve daha fazla yemekmiş. Ben değilmişim. Bundan dolayı kaçmayı denedim ama kötü bir yola başvurmaktan başka çarem yoktu. Gece yarısı odasına girdim. Hızlı olmalıydım çünkü kokumun yakında olduğunu hemen fark edecekti. Herhangi bir atak yapamadan bulduğum bıçağı kalbine saplayıp, saniyeler içinde de küçük organı dışarı çıkardım. O kadar kan görmek beni cezbetmiş olacak ki, uyandığımda ufak tefek parçalar harici bir şey yoktu. Tek şansım o an evde başka kimsenin olmamasıydı. Sonra hemen buraya geldim. Yolu bilmediğim için zor oldu ama sonunda buradayım." Duraksayıp tekrar Jaemin'e bakmıştı. Bakışlarında istediği duyguyu arıyordu ama bomboştu.

"Neden buraya geldiğimi bilmiyorum ama beni bu hale sen getirdin sonuçta. Bana yardımcı olacağına da söz vermiştin. Gittiğim için benden nefret ediyorsan eğer sadece kısa bir süre beni burada tutmanı rica edeceğim. Kontrol etmeme yardımcı olmanı istiyorum. Başka-" Devamını getiremeden dudakları bir sıcaklıkla kaplanmıştı. Heyecan ve korku duygusu bir aradayken konuştuğundan öpücük onun için çok ani gelmişti. Yine de özlediği hisse karşılık verdi.

Jaemin ise göl ile yaşadığı şeyleri hatırlayınca oraya adımlamıştı. Jeno'nun da elinden tutuyordu. Öpücüğe orada devam etmeye kararlıydı.

Gece karanlığında bedenlerini birleştirdikleri ikinci gece olacaktı. Sadece Jaemin öldükleri değil de, birlikte olduklarını hatırlamak istiyordu göl için.

Su bedenleri arasında süzülürken birbirlerine dokunmak ikisine de zevk vermişti. Bu ilk değildi ama sonda olmayacaktı. Birbirlerini hissetmeyi seviyorlardı, en derinlerden. Birbirlerini o anlarda çekmeyi seviyorlardı, acımasızca. Birbirlerini öpmeyi seviyorlardı, nazikçe ya da sertçe. En çokta birbirlerini sevdiklerini hissediyorlardı. Jeno başından beri kalbiyle eşlik etmişti bu yolculuğa. Jaemin ise başka bir yoldan devam ederken, kalbini bu yola kaptırmıştı. Artık sonsuza kadar Jeno'ya yolculuğunda eşlik etmek istiyordu.

saber [nomin] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin