33

1.6K 216 116
                                    

-wooyoung-

telefonu kapatıp yağmurdan dolayı ıslanmış ceketimin cebine koydum. sıcacık yatağımda uyuduğum da yalandı ekranı zor gördüğüm de. bu saatte uyumamış olması, ona düşünecek malzeme vermiş olmam hepsi benim sikik çenemi tutamamamdan kaynaklıydı. son zamanlarda tutmak istemediğim için ne varsa salıyordum dilimin ucundan fakat bana geri dönüşünü umursamadan saptığım bu yoldan pişmanlık da duymuyordum.

san hayatıma liseye başladığımız yıl girmişti. dönem birler yaklaşık iki yüz kişi civarıydı fakat o iki yüz kişinin arasından da onu rahatlıkla seçmek mümkündü. hepimize göre daha uzun daha keskin yüz hatları olan ve yüzüne taktığı piercingler yüzünden fazlasıyla ilgi çeken biriydi. saçlarının dibinden bıraktığı gri aslan yelesi daha da dikkat çekici yapıyordu onu. ayrıca konuşması memleketi olan namhae'nin keskin şivesini taşıdığından onu dinlemek ilgi çekici olurdu genelde hepimiz için. benim sınıfıma düşmesi bile şans gibi gelmişti başlarda. çok marjinal olduğundan onunla arkadaşlık kurmak istediğimi rahatça hissettirebilecek ve soğuk duruşunun altında yatan gizemi de öğrenebilecektim fakat bunlara hiç gerek kalmadan okulun ilerleyen günlerinde okula gelen emniyet müdürü ile anlamıştık ailesinin bizimkinden farklı olduğunu. soğuk duruşu babasından kaynaklıydı, yanlış işlere bulaşmayan hocalarla iletişimi iyi derslerinde başarılı bir çocuktu. onun hakkındaki tek olumsuz düşüncem sigara içmesiydi. sigara ile ilgili trajedilerim olduğu için ne zaman arka bahçede kaldırıma çökmüş tek başına sigara içerken onu yakalasam garip hissederdim. sigara içişi bile sanat bir adamdı, çenesinin nefes alıp verirken kasılması alnına düşen perçemleri hafif bir kafa hareketiyle sallayıp dağıtması, sigara dumanı çökmüş ellerini siyah saçlarının ense kısmındaki gri aslan yelesi tutama karıştırması... kızların bunlardan etkilenmesini anlayabilirdim fakat benim gözümün de sürekli bunlara alıyor olması bir zamandan sonra garip gelmeye başlamıştı.

basket takımına koç tarafından seçildiğinde ses etmemiş ve lider olarak ona formasını ellerimle vermiştim. hiç iletişimimiz olmasa da birbirimizin varlığından haberdar iki kişiydik. arada maç esnasında paslaşmalarımızda ismimi zikrettiği zamanlar kendimi önemli hissederdim mesela. aslında okulda adımı bilmeyen çok azdı, hem takımların lideri olmamdan hem de takıldığım grubun okulda söz sahibi olmasından ve kavgalara karışmamızdan ileri geliyordu bu. yine de o, adımı söyleyip basket topunu önüme havalandırdığında içime dolan karıncalı hislere engel olamazdım. 

o kadar kızın peşinden koşmaya başlamasının son bulduğu gündü iplerin koptuğu gün. sınıf maçının bitiminde soyunma odasında yaklanmıştı changbin'e. üst sınıflardan bir çocuğu duvara yaslamış öpüşürlerken changbinin soyunma odasına girdiğini bile farketmemiş daha sonra bu dedikodu bana bile gelmeden tüm okula yayılmıştı. artık herkes biliyordu eşcinsel olduğunu, fakat bunu yadırgamayan hatta normal bulan tek kişiydim belki de. kimseye söylemesem de içten içe onunla sevgili olmanın nasıl bir duygu olacağını düşünüp dururdum. bu onu gördüğüm ilk günden bu yana böyleydi. başlarda neden suratını kadrajıma alıp her ayrıntısını izlediğimi anlamlandıramasam da sonralardan anladım ona karşı basit duygular beslemediğimi. beni heyecanlandırıyordu, yalnızca beni değil herkesi heyecanlandıracak kadar kusursuzdu.  bu yüzden ikimizi yan yana koymadan duramazdım. bu asla gerçekleşmeyecekti çünkü homofobiklerle dolu bir arkadaş grubunda zorbaların liderliğini yapan biriyken gözlerimin sürekli onu bulduğunu ve hayallerime ara sıra onu kattığımı kimseye anlatamazdım. 

ilk sene böyle sonlandığında ikinci dönem ne olursa olsun ona açılmayı koymuştum kafama. ona açılacak ve şansımı deneyecektim, belki hiçbir şey eskisi kadar kolay olmayacaktı dışlanacaktım, okulda hiçbir baskınlığım olmayacaktı yok görülecektim san gibi fakat onu uzaktan sevmekle de yetinmeyecektim. mükemmel hayatına beni dahil eder mi diye düşünsem de günün sonunda hayallerim hep ikimizin birlikte olduğu anlarla sonlanırdı. 

fag & flaster || woosan [texting]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin