Bir nefes. Bir adım daha. Her nefeste bir adım. Her adımda kendime sitemlerim, serzenişlerim. Yürüdükçe düşündükçe kabaran öfkem. Ne kafamı yerden kaldıracak gücüm var ne de gururum. Çarptığım metal yığınıyla bakışıyorum. Sonunda bir kasabanın tabelasının önündeyim.Kolumdaki sayaca bakarak 9800 adımı geçtiğimi gördüm.
Hızlı hızlı yürüyerek küçük bir kafeye girdim ve telefon rica ettim. Ezbere bildiğim numaralar aklımda sıralanırken ilk 3 numarayı elemek zorunda kaldım. Güvenini kırdığım o güzel insanları. Zaten başka da kimsem kalmıyordu. Garsondan taksi çağırmasını istedim. Gelen taksiyle bir nebze de olsa rahatlamıştım. Evimi tarif ettikten sonra cama kafamı dayadım. Olanlar kafamda sinema gibi devamlı yansıtılıyordu. Kendi kendimi ateşe atmıştım. Eski halime gelmeliydim. Eski yaşantıma dönmeliydim. Dostlarımı geri kazanacak, derslerimde yine başarılı olacak ve bir daha aşk defterini açmayacaktım. Tabi bir de bütün bu olanların intikamını alacaktım. Beni bu hale getiren Yo-han ile hesaplaşmam gerekiyordu.
Taksi bizim sokağa gelinceye kadar yapacağım her şeyi planlamıştım. Evin önünde durunca beklemesini rica etmiştim. Yanımda çantam olmadığı için zili ısrarla çalmaya başladım. Annem beni görünce şaşırmıştı. Konuşmasına fırsat vermeden yukarı çıktım. Odamdaki kumbaramdan para alıp taksiciye götürdüm. Kapıya yavaş yavaş ilerledim. İçeri girip kapattım. Annem benden açıklama bekliyordu. Gözlerindeki merak onu çatlatacak gibiydi.
- Sonra anne. Lütfen. Daha ben kendime olanları açıklayamazken sana hiç açıklayamam.
Deyip yukarı odama kaçtım. Derin bir nefes alıp kendimi banyoya attım. Küveti doldurdum. Aynada kendi kendimle bakışıyordum. İçimdeki ben diyordu ki 'Sen kendi kendini ateşe attın'. O kadar haklıydı ki. Hayatıma yeni aldığım biri uğruna dostlarımı üzdüm. Benliğimi kaybettim. Derslerimi, düzenimi, ortamımı bozdum.
Buharla kaplanan aynayla bakışmayı kesip kendimi küvete bıraktım. Sıcak suyla kapanan gözlerim yine aynı filmi oynatmaya başlamıştı. Ama ne yorgun bedenim ne de kalbim buna hazır değildi. Yavaş yavaş kendimi uykunun kollarına bıraktım.
~~~~
Annem akşamdan beri aynı nutuğunu çekiyordu yine yine yine.- Daha dikkatli olun. Kamp yapmak eğlenceli gelebilir ama dikkatli olmanız şart.
-Sadece bir günlük kamp hem herkes yapıyor sadece bizim başımıza kötü bir şey gelecek değil ya anne. Yo-han daha önce yapmış yani tecrübeli diyebiliriz.
-Hayır bir de sadece Yo-han ile yapıyor olman beni biraz düşündürmüyor değil.
-Anne sırası mı bu konuşmayı yapmamızın? Fikir Yo-han'dan çıktı zaten. O yüzden seni çok çok öpüyor ve çıkıyorum artık. Yarın görüşürüz.
Elimde çantalarla kapıya çıktım. Telefonuma gelen mesajla beklemeye başladım.
"5 dakikaya kapıdayım Byeol"
-Bir ben küçük çocuklar gibi heyecanlıyım galiba, diyerek telefonu çantama attım.
dakikalar sonra sokağın başında gözüken küçük beyaz arabasıyla gelen Yo-han'a pür dikkat bakmaya başladım.
Önümde durunca arabadan inmesini bekledim ama ne bekliyorsun dercesine yüzüme bakmaya devam etti. Çantaları bagaja koyup ön koltuğa geldim. Sarılmak için uzandığımda direksiyondan ellerini çekmeden durmaya devam etti.
- Birileri ters tarafından uyanmış galiba?
- Hayır şimdi nereden çıktı bu düşünce?
- Buz kesilmiş gibisin hiç tepki vermiyorsun ondan söyledim,