Ga-eul'den
Jisung'u kapıdan yolladıktan sonra kahkaha atmaya başladım.-Bence mısır patlatıp No-eul ve Jisung'u izlemeye gitmeliyiz. O kadar merak ediyorum ki ne tepki verecek?
- No-eul kızacak sana. Evinin yerini söylemek istemiyordu. Ki o gün burada korkudan kımıldamadın bile. Şimdi kendi ellerinle Jisung'u No-eul'e gönderdin?
Koltuğa gidip yanına oturdum.
-Sence Jisung ona zarar verecek olsa gönderir mıydım? Baksana onu görmek için kaç gün kapında beklemiş. Cama tırmandı Johnny. Bence hoşlandı bizim kızdan. O yüzden görmek istiyor. Adresi verdiğimde gözlerindeki mutluluğu görsen anlardın. Bizimde özel bir iki hissimiz var ki anlıyoruz, görüyoruz.
-Benim de gözlerimin içini görüyor musun?
Gözlerime bakıyordu.
-Görüyorum. Bence seeeeeeen...
-Senceee beeeeeen...-Benceee sen çok acıkmışsın. Ben yemekleri ısıtayım. Bizim evin oradaki restoranı biliyor musun? Annem duymasın ama çok çok lezzetli yemekleri. Özellikle Dak Kkochisi. Ben onu çok severim.
Mutfağa gidip yemekleri poşetten çıkardım. Mikrodalgada ısıtıp masaya yerleştirdim. Dolapta bulduğum mezeleri de tabaklara koyduğumda sofra hazırdı.
Johhny'de mutfağa gelince yardımcı olup sandalyesini çektim. Yerine oturmayıp buzdolabına ilerledi. Dolaptan aldığı biraları masaya bırakıp çektiğim sandalyeye oturdu.
-Dak Kkochi yiyorsak yanında birasız olmaz.
-İlaç vermediler mi sana? Bira içersen iyi olacak mısın?
-Bir şey olmaz Ga-eul. İyi hissediyorum ağrım yok. Sadece bunu içersem ilaç içemeyeceğim. Hadi otur bak soğuyor.
-Yarın öğleden sonra dersim var. Ben sana eşlik edemeyeceğim.
-Bu kadar yemekle beni yalnız bırakmıyorsun dimi?
Kolumdaki saate baktığımda zaten geç oluyordu. Annemlerde olmadığına göre eve gitmesem de olurdu.
-Tabiki bırakmıyorum. Bira konusunda eşlik edemeyeceğimi söylüyordum.
Yanındaki sandalyeye oturup uzattığı çubuklarla ben de yemeğe başladım.
-Yemekler için teşekkür ederim Gaeul-ahh. Bir de uzun zamandır masada benden başkası yoktu. Sanki ev şimdi evimmiş gibi hissettirdi. Bunun için de teşekkür ederim.
Ama sen böyle dersen ben seni nasıl yalnız bırakacaktım?
-Rica ederim, diyip yemeğimle oynamaya başladım. İştahım kaçmıştı.
-Johnny böyle zor olmuyor mu? Ailen orada sen buradasın.
-Biraz zorlukları var tabiki. Ama kendi tercihimdi. Küçükken ben de onlarla birlikte devamlı seyahat ediyordum inan bana o kısım daha zor. Düzeninin olmaması. Arkadaşlarından ayrılmak. Zaten tatillerde git gel yapıyoruz.
Anladım, diyip yine yemeğimle oynamaya devam ettim. Johnny 3.birasını açmıştı. Elinden aldım
-Hey adamım çok ve hızlı içiyorsun. Bence bugünlük bu kadar yeterli. Bu kadar içmek için ya çok üzgün olman lazım ya da bir şeyi kutluyor olman lazım.
-Açtım ve atarsak yazık olur. Belki de üzgünüm. Görmüyor musun gözlerime bakınca?
Elini uzatıp birayı elimden almaya çalıştı. Ondan şişeyi kaçırmaya çalışıyordum ki üzerime biraz döktüm.
-Bak gördün mü israf oldu yarısı işte. Ver geri kalanını içeyim Ga-eul.
Şişede kalan biraya baktım. Bira sevmezdim ama Johnny'e içirmek istemiyordum.
-Neden üzgünsün? Söyle eğer geçerli nedense vereceğim.
-Üzüntümün bana kalmasını istiyorum diyerek masadan kalktı. Yavaş yavaş salona gitti.
Elimdeki yarım birayı tek dikişte içtim. Kalan yemekleri kaplarıyla birlikte çöpe atıp mutfağı hızlıca toparlamaya çalıştım.
Dolaba baktığımda soju şişesiyle karşılaştım. Şişeyle iki bardakla salona Johnny'nin yanına gidip sertçe ortadaki masaya bıraktım.
İki kadehi de doldurup Johnny'e döndüm.
-Soruyu cevaplamayan içer diyip önümdeki kadehi içtim.
-Bu soru muydu?
-Hı hı.
-Pekala. Jisung sevgili misiniz dediğinde neden hayır dedin Ga-eul?
Sessiz kalıp önümdeki diğer kadehi içip tekrar doldurdum.
- Sen neden içmek için bu kadar ısrar ettin Johnny?
-Çünkü üzgünüm ve canım içmek istiyor. Sorumu tekrar soruyorum Jisung'a neden hayır dedin?
Yine cevaplamadım. Çünkü hala emin değildim. Jisung Lucas'a gidip anlatacaktı. Kampta yan yana olduğumuzu görüp seni bu hale getiren Lucas evinde olduğumu öğrenirse neler yapardı. Tekrar korkuyordum. Anlatsam sana bunları beni mutlaka ikna ederdin ama anlatmayacaktım. Ben de üzüntümün bana kalmasını istiyorum.
İçki içmeye alışkın değildim. Ve bu kadar hızlı içmezdim. Yine içmek zorunda kaldığım için kadehi istemeyerek elime aldım. Johnny cevap bekliyordu.
Yavaşça sojuyu içtim. Kadehi masaya bırakıp dolduruyorken Johnny beni kendine çekti.
"Üzgündüm. İçmek istiyordum çünkü sen yine fikrinden vazgeçtin. Ve izninle içeceğim" diyip dudaklarını dudaklarıma bastırdı.
Hiç beklemediğim bu öpücükle gözlerimi sımsıkı kapatıp nefesimi tuttum.Johnny'nin dudaklarının hafif baskısı dudaklarımdan çekilince yavaş yavaş gözlerimi açtım. Elimi alıp kalbine götürdü.
-Buraya No-eulle birlikte geldiğin gün. Şu kapıda hiçbir şey yapmadan beklerken, heyecanla bana sarıldığında, sizin kapının önünde teşekkür edip yine sarıldığında, o günden sonra okulda her seni gördüğümde, gezide elimi tuttuğunda burası her hareketinden sonra her sözünden sonra senin adını söyledi. Abartmıyorum. İlk görüşte aşk derler ya onun gibi. Senden hoşlanıyorum Ga-eul. Sadece bir çılgınlık yapıp sevgiliyken birbirimizi tanıyalım.
Ah Johnny böyle yaparak benim kalp atışlarımı durduracaktın.
Elimi yavaşça kalbinden çektim. Dolu kadehi tek dikişte içtim. Benden uzaklaşmasına izin vermedim.T-shirtinin yakasından tutup kendime iyice çekip bu sefer onu ben öptüm. İçkinin kanıma karışmasıyla yanan yanaklarımın dudaklarımın hissine onun teninin sıcaklığı eklenince daha da yanmaya başlamıştı. Dudaklarımız tatlı bir savaş halindeydi. Ellerimi yine o uzun saçlarına daldırdım. Nefes nefese dudaklarımız ayrıldı. Elleriyle dağılan saçlarımı yüzümden çekti. onu daha çok öpmek istiyordum. Alnını alnıma dayayıp eliyle dudağımın kenarını okşamaya başladı.
Zar zor dudaklarımdan dökülen sözcüklerin duyulduğundan emin değildim. Nefesim onun nefesine karışarak fısıldadım.
-O zaman kutlama için içelim sevgilim.