Jimin'in anlatımı:
Kucağımdaki minik ve oldukça halsiz olan bedeni merdivenden çıkarırken en ufak bir yorgunluk belirtisi göstermemiştim. Göğsüme doğru yüzünü yaslamış hatta bu yaslamanın sonucunda dudakları minik bir bebeği andırarak büzülmüştü. Uykusunun bu kadar derin olduğundan habersizdim, belki de derin değildi ama ilaçlar onu bu hale getirmişti. Bayan Min'in de yardımlarıyla küçük ama oldukça tatlı gözüken odasına girmiş, annesinin yatağını açmasını bekliyordum.
Yorganını güzelce açtıktan sonra hafif bedeni yatağına büyük bir titizlikle bırakmış üstünü üşümesin diye sıkı sıkı örtmüştüm.
Bayan Min "Buhar makinesini açalım da nefes darlığı çekmesin." diye fısıldayarak eline aldığı orta boylu makineyi fişe takmış, Yoongi'nin başucuna koymuştu. Son kez oğlunun ateşini de kontrol ettikten sonra resmen havada yürürcesine sessiz bir şekilde odadan çıkmak için adımlamış sonra da bana dönerek eliyle beni çağırmıştı.
Yoongi onun gözünde hala minicikti bu her halinden belliydi.
Aşağı mutfağa indiğimizde yardım etmek istesem de Bayan Min beni dinlememiş bize kahve yapmaya girişmişti.
"Yoongi'nin babası işlerinden dolayı fazla yoğun, konuşacak kimsem kalmadı bu koca evde, diğer oğlumla kahve içip vakit geçirmek bana çok iyi gelecek." Dedi, kahve makinesindekileri kupalara paylaştırırken.
Kısa sürede kahvelerimizi alıp havanın da güzel olması nedeniyle balkona geçmiştik.
Normalde böyle bir ortamdan oldukça gerilmem gerekirdi sonuçta yanımda Yoongi yoktu ve ben onun annesiyle baş başa kahve içiyordum, gergin bir ortam olmasını herkes beklerdi ama asla öyle bir ortam yoktu, aksine annemle bile böyle huzurlu bir ortam yakalayamayan ben şimdi sevgilimin annesiyle o huzuru hissediyordum.
Bir yandan mutlu oldum bir yandan da üzüldüm.
Annemle hiç böyle hissedemediğim için üzüldüm, başkalarının annelerinde sevgi ve şefkat aradığım için suçlu hissettim. Benim annem kendini parçalara bölemezdi, sadece bir kişi için kalbinde kocaman bir yer açmıştı, o kişi de ona ihanet edip üstüne tonlarca yük bırakarak sonsuza dek terk edince annemin tüm odacıkları sevgiye sımsıkı kapandı.
Ben ne kadar zor bir ihtimali başarmıştım böyle, hem anneden hem babadan sevgi alamamak cidden zor bir işti. Belki de Jungkook'un öz annesi onu seviyordu. Ne acı hayat onu seven öz annesini almış yerine kendi çocuğunu bile sevemeyen benim annemi ona anne olarak vermişti. Büyük şanssızlık.
"Daldın gittin bakıyorum da, rüzgar falan çarpmadı değil mi Jimin? Üşüdüysen yukarıdan Yoongi'nin montlarından getirebilirim?"
Bayan Min'in seslenmesiyle küçük hayal dünyamdan sıyrılıp ana geri dönmüştüm. Üşüdüğümü sorarken bile o kadar cana yakın ve endişeliydi ki, annem bir kez olsun ne giydiğime dikkat etmemişti. Bazen dikkatini çekmek için kışın çok ince giyinirdim ama fark etmezdi bile, kafası babamla ne kadar meşgulse artık beni bir kez bile fark etmezdi. Eve gelip hasta olduğumda da anca söylenir dururdu, koskoca adam oldun kendine bakmayı bile bilmiyorsun, ileride kendine bakamaz kısa sürede ölürsün derdi.
Yine dalmış olmalıyım ki Bayan Min'in yukarı çıkıp getirdiği, Yoongi'nin kokusuyla bütünleşmiş montu omzuma attığını yeni idrak edebilmiştim.
"Çok teşekkür ederim." Dedim kısaca gülümseyerek.
"Yoongi birazdan uyanır ona yemesi için lapa yapmam gerek, sen de yardım etmek ister misin?" Diye sordu.
"Tabii ki, çok mutlu olurum." Dedim sesimin enerjik ve coşkulu çıkmasını umarak.
Kahvelerimizi tamamen yudumladıktan sonra mutfağa geçmiştik, Bayan Min zihnimle bir savaşta olduğumu az çok anladığı için pek de sohbet açmaya çalışmamıştı, sadece sakince beni beklemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perfect Man || Yoonmin
FanfictionSen fazla mükemmeldin Yoongi, herkesin isteyebileceği bir hayatın vardı, önümdeki en mükemmel örnek sendin. Bu hayattaki tek amacım biraz olsun sana benzeyebilmekti. Bilemezdim... içinde aslında ne kadar yaralı bir ruh sakladığını bilemezdim. Kimse...