2 yıl sonra:
"Bugün de mi kursa gideceksin?"
Çatal bıçak sesleri, bir kaç kuru gürültü...
O gittikten sonra, Yoongi'min sesi uzun süreliğine benden uzaklaştıktan sonra etrafımdaki sesler sadece boğuk bir gürültüye dönüşmüştü sanki. Kapalıydı etraftakilere kulaklarım, yalnızca onun sesine dikkat kesilirdi, başka kimseye değil.
Meğer yalnızca senin sesin bana işliyormuş sevgilim, geriye kalan tüm sesler sadece gürültüden ibaretmiş.
Öyle bir kapatmışım ki kendimi diğerlerine karşı bazı zamanlar kimin bana ne dediğine seçemez hale gelmiştim. Çevremdeki insanlar da inanmak istedikleri şekilde düşünerek dalgınlığıma veriyordu bu saçma halimi. Dalgındım değil mi? Tam 2 yıl süren bir dalgınlıktı bu. Belki de daha uzun sürecek bir dalgınlık.
Jungkook da bu duruma zamanla alışmış olacak ki uyarma amacıyla beni kolumdan dürtmesiyle dalgınca tabağıma bakan bakışlarım bıkkın bir şekilde annemi bulmuştu. O olmasaydı iletişim kurmayı unuturdum belki de.
"Annem bugün kursa gidecek misin diye sordu hyung." Ses tonu bile beni uyarır şekildeydi, en azından masadayken biraz hayatta gibi davran mesajıydı bu.
Minik kardeşim benim, hepimizin arasında kalıp, tercümanlık görevi görür olmuştu. Bu sürecin onu ne kadar sıktığının farkındaydım ama algılarımın kapanışı üzerinden çok uzun zaman geçmişti. Beynimde kendimle, Yoongi'yle konuşmadığım zaman dilimleri bir hayli azalmıştı. Bu da beni ailemden, arkadaşlarımdan soyutlanmış bir hale getiriyordu.
Annemin sorusuna cevap bekleyen bakışları beni rahatsız etmeye başlayınca zorla ağzıma tıkıştırdığım zeytinin boğazımda kalma tehlikesine rağmen yutmuş, başımı onaylarcasına sallamıştım.
"Bir kaç öğrenciye göstermem gereken şeyler var." Demiştim sanki yıllardır konuşamamışım gibi çıkmıştı sesim.
Açıklamamdan sonra da odada hiç ses kalmamıştı zaten, kötü olan enerjimle etrafımdakileri de zehirler olmuştum. Koskoca 2 yıl geçmişti, önceden kendi ruhsal sorunları yüzünden beni etkiliyorlar diye evden kaçarken şimdi kendi mutsuzluğumu onlara bulaştırmamak adına ben kaçar olmuştum.
Geçen zaman çok acımasızdı ve duracak gibi de değildi.
Önceden zaman üzerinde çok düşünürdüm, getirdiği ve götürdüğü şeyleri. Son çıkardığım sonuç zaman denilen şeyin her insana bir şeyler kattığıydı, kiminin yüzüne yeni kırışıklar, kiminin ruhuna yeni yaşanmışlıklar, kimininse kalbine hiç alışılmadık duygular.
Zaman bu evde de çok şeyi değiştirmişti. Öncelikle anneme öz güven katmıştı, artık kocasının gidişinden sonra ayakta nasıl duracağını bilemeyen o korkak kadın yoktu, aksine toparlayıcı bir kişiliğe bürünmüştü. Hep hayal edip durduğum o anne tiplemesi artık gerçek olmuştu. Babaannem geçen sene aramızdan ayrılınca annem bize daha da sarılmıştı, tek amacı ben ve Jungkook olmuştu artık.
Tam da olması gerektiği gibi, tam da normal insanlar gibi.
Zaman minik kardeşime de çok şey katmıştı, Taehyung'la olan ilişkisinin mutluluğu yansımıştı yüzüne, kendisi üniversite sınavına hazırlandığı bu dönemde oldukça stresli olması gerekirken tam tersi daha da huzurluydu. Taehyung ve benim gibi Seul Üniversitesine girse onun için yeterliydi, bu yüzden en büyük azmi de bu olmuştu. Resim yeteneğini öne çıkarmak istediği için yetenek sınavını da deneyecekti.
Arkadaşım bilgisayar mühendisliğini seçerken ben sanat bölümüne yönelmiştim, ilk başta gittiğim kursta öğrenciyken şimdi benim öğrencilerim vardı. Sevgilime anlattığım çoğu hayali gerçekleştirmiştim, zaten ona verdiğim sözleri tutma amacıydı beni ayakta tutan.
![](https://img.wattpad.com/cover/239347924-288-k975483.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perfect Man || Yoonmin
FanfictionSen fazla mükemmeldin Yoongi, herkesin isteyebileceği bir hayatın vardı, önümdeki en mükemmel örnek sendin. Bu hayattaki tek amacım biraz olsun sana benzeyebilmekti. Bilemezdim... içinde aslında ne kadar yaralı bir ruh sakladığını bilemezdim. Kimse...