Bölüm 21

775 77 122
                                    


Çaresizlik...

Bir kelime hayatınızı tamamen değiştirmeye yeterdi. Bu bir kelime hayatınıza girdiği anda her şey bir anda değişirdi. Çaresizliğin insana yaptıramayacağı şey, söyletemeyeceği söz yoktu. Bir kere sarıldı mı dört bir yanınız bu duyguyla işte o zaman çıkış yoktu, kesinlikle bazı şeyleri feda etmek zorunda kalırdınız. Her yanım bu duyguyla sarılmışken yaptığım tek şey bedenimi oradan oraya sürüklemekten ibaretti. Yoongi'siz geçen okul günlerim, eve dahi uğramayışlarım, ikinci adresim olan hastane odası.

Boğuluyordum sanki, Yoongi'nin yanında göstermelik attığım kahkahalarım beni boğuyordu artık, ona tutunarak ağlamak istiyordum sadece, onun güçsüz bedenine sığınmak istemem ne kadar bencil olduğumu bir kez daha göz önüne seriyordu.

Evde durmak istemediğim için yine erkenden okula gelmeyi seçmiştim, evdekiler yüzüme bakmıyordu. Annem sınavı bıraktığım için benimle tek bir kelime dahi konuşmuyordu, çevremde sadece Jungkook vardı, o biliyordu ne halde olduğumu, onun yalvarışları sayesinde bir şeyler yiyerek bedenimi ayakta tutabilmeyi başarabiliyordum.

Okula uğramadan önce Yoongi'nin adeta ıssız kalmış evine de uğrayıp, kaktüslerine bakmayı ihmal etmemiştim. O yokken ev bile ayakta duramıyordu sanki, harabe gibi gözüküyordu gözüme.

Ben de harabeydim, o yokken içi boş bir bedenden ibarettim sanki, içinde ruh bulundurmayan içi boş bir beden.

Okula geçip göstermelik bir kaç derse girdiğimde sabır denilen o duyguyu tamamen yitirmiştim sanki. Doğru düzgün ders bile yapmıyorduk, herkes puanlarını yarıştırmakla meşguldü. Sorular bana yöneltildiğinde çoğu kişinin suratı alaycı bir ifade alıyor, sınavı bıraktığım için küçümseyici bir tavır sergiliyorlardı. Daha fazla bu rezalete dayanamadığım için nefes alabileceğim o yere gitmeye karar vermiştim.

Hastaneye, sevdiğimin yanına.

Üçüncü dersi daha fazla beklemeden çantamı toparlamaya başladığımda Taehyung çıkmak üzere olan bedenimi çoktan fark etmişti.

"Nereye? Daha ders bitmedi." Aslında nereye gittiğimi o da en az benim kadar iyi biliyordu ama bazı şeyleri bilmiyormuş gibi davranmak hepimizin işine geliyordu.

"Dayanamıyorum, hastaneye gitmem lazım." Demiştim huzursuz ses tonumla.

Rahat edemiyordum işte, o olmadan burada sanki hep diken üstünde oturuyor gibiydim, kalbim sıkışıyordu, aldığım nefes yetmiyordu.

"Bekleseydin beraber giderdik." Ses tonu o kadar düşük çıkmıştı ki kendimi suçlu gibi hissetmiştim.

Çevrem beni bu kadar bitik şekilde görünce sanki onlar da yanımda asla mutlu olmamaları gerekiyormuş gibi davranıyorlardı. En yakın dostum bile bana bir şey demeden önce en az iki kez düşünüyordu, her gün benimle şakalaşan çocuk şimdi benimle göz teması bile kurmaktan çekinir olmuştu.

"Siz de Jungkook'la beraber çıkışta gelirsiniz." Demiştim.

Yoongi ilk başlarda ziyaretçi bile kabul etmek istememişti. Kemoterapiyi daha yüksek dozda verdikleri için gününün büyük bir kısmı ağrılarla ve verilen ilaçlar yüzünden uykuyla geçiyordu. Kendi arkadaşları sürekli görüşmeye çalışsa da defalarca kapının önünde bırakmıştı, özellikle de Jin ve Hoseok hyungun onu bu şekilde görmelerini hiç istemiyordu.

Son kez Taehyung'a dönüp "Merak etme, ben iyiyim." Diye fısıldamıştım. Her ne kadar fısıldayışlarım bile güçsüzlüğümü bağırsa da ben inkar etmeyi seçmiştim.

Okuldan hızlı adımlarımla ayrılırken diğerlerinden ne kadar farklı olduğumu düşünüyordum, onların dertleri bambaşkaydı, hangi okulları seçeceklerinden, arkadaşlarıyla ayrılmak zorunda kalacaklarından yakınıyorlardı.

Perfect Man || YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin