Hayatta iyi anlar olurdu, kötü anlar olurdu. Kötü anlar olmasa hayatımızdaki iyi anların bir değeri olur muydu sizce, bence olmazdı?Ben mesela, hayatımın büyük bir bölümünü kötü anılarımla geçirdiğim için benim için en küçük bir iyi anı çok ama çok değerliydi. Birinin benim için çabalaması, beni az da olsa düşünmüş olması aşırı kıymetliydi.
Ben bilmezdim ki, gerçekten çok mutlu olduğum bir anda ne yapmam gerektiğini bilemezdim. O anıyı hiç kaçırmadan kalbime veya beynime mi kazımalıydım? Böylelikle geri kalan yıllarımda o hatırayla mutlu yaşayabilirdim. Ya da korkusuzca sadece o anı mı yaşamalıydım, hiç bir şey düşünmeden, hesap etmeden?
Bana uzunca bakan bedende ben en uç mutluluğumu bulmuştum sanırım. Çünkü bu his bana yabancıydı, hiç tatmamıştım ki. Ya da belki az bir şey tatmışımdır, küçükken gerçekten gülmüştür belki gözlerimin içi. Bazen kendime soruyorum "Neden, neden Park Jimin, niye mutlu olmak bu kadar imkansız senin için?" Bu mutsuzluğu ben seçmemiştim ki, aslında içimde bir yerlerde mutluluğu en kuytu köşelerde bile hiç usanmadan arayan bir çocuk vardı. Bu yüzdendi hala çırpınışlarım, bu yüzdendi bu dünyayı terk edemeyişim.
Siz hiç hayatınızda "Tanrım, işte tam zamanı, şimdi canımı alabilirsin." dediniz mi? Ben defalarca söyledim ama sonra hep tekrardan toparladım, hayır benim hâla hayallerim var, hayır benim hala beni bulacak küçük mutluluklarım var... Şimdi değil, daha çok erken, daha yapacaklarım var.
Umut ettikçe baltalanan hayallerim var benim. Ama hayaller bazen yetmezdi, hayatın gerçekleri kafanıza öyle bir vururdu ki, hayalleriniz bile kurtaramazdı sizi.
Babamın gidişinden sonra her gün sinir krizleri geçiren annem, bir gün ilaçlar yüzünden bilincini tamamen kaybederken bana bir şeyler fısıldadı. İlk defa, işte tam zamanı şimdi canımı alabilirsin Tanrım dediğim ilk zamandı o zaman.
"Jimin, ölmek ister misin oğlum? Seni öldürebilir miyim? Beraber gidelim mi?"
Bana bu sözleri söyledikten sonra bilinci kaybolmuştu. O bu sözleri unuttu, yaşadığı her krizi unuttu, benim her gece, başında kendine bir şey yapmasın diye bekleyişlerimi unuttu. Evdeki tüm bıçakları ortadan kaldırıp dolabımın içine sakladığımı unuttu.
Annem her şeyi çok güzel unuttu ama benim beynim tek bir anıyı dahi unutmadı. Park Jimin böyle biriydi işte, mutluluklarını bir kenara itip kendini paralayan tek kişiydi. Jungkook ailede dışlanmış hissettiğinde babama kızgınlığıma rağmen her gece ona sarılan bendim. Biliyorum onun bir suçu yoktu ama zordu işte o mışıl mışıl uyurken ben tüm gece ağlamamak için kendimi sıkardım. Babaanneme Jungkook'u kabul ettirmek için bin bir takla atan yine bendim. Annemin her anında diken üstünde durup, ona gelecek zararları engellemeye çalışan da yine bendim. Babamın yaptığı bencillikleri ödemek zorunda olan da yine bendim.
Sadece bir kez olsun biri bana bir şey yapsın istemiştim. Bir gün olsun annem benim için dik dursun, bir gün olsun kardeşim yaptıklarımın farkına varıp üzüntülerini bir kenara iterek gülümsemesini sunup, beni rahatlatsın, bir gün olsun evimizdeki koca kadın kendi nefretini bir kenara itip benim için büyüklük etsin.
Ama olmamıştı, insanlar bencildi. Tüketmeyi iyi bilirdi, en yakınımız dahi olsa güzel tüketiciydik, o anda sadece kendi dertlerimiz fazla gelirdi, kendim kendim kendim...
Bir kez olsun birisi kafasını kaldırıp kendini parçalayan beni görememişti. Yakınlarımın mutluluğu için mutluluğunu bir kenara iten ben kimsenin gözünde değerli olamamıştım.
İşte şu anda ne yapacağımı bilemeyişim bundandı. Ben hep istediğim ama asla elde edemediğim ilgiyi Yoongi hyungtan görünce ne yapacağımı şaşırmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perfect Man || Yoonmin
FanfictionSen fazla mükemmeldin Yoongi, herkesin isteyebileceği bir hayatın vardı, önümdeki en mükemmel örnek sendin. Bu hayattaki tek amacım biraz olsun sana benzeyebilmekti. Bilemezdim... içinde aslında ne kadar yaralı bir ruh sakladığını bilemezdim. Kimse...