Hayat boştu, hayat gerçekten anlıktı. Ne zaman sona ereceği ya da sizi ne ile sınayacağı hiç belli olmazdı. Peki, biz neden böyleydik? Bu kadar anlık bir yaşam yaşarken bu gururumuz nedendi? Sabah bir kez olsun başımı okşayarak beni uyandıramaz mıydın anne?Ya da yaşlı, ihtiyar büyükannem için çok mu zordu bir kerecik de olsa Jungkook'a seni seviyorum demek? Bu kadar basit mutluluklarımız varken bizim derdimiz neydi böyle? Biz sadece hayatı daha güç hale getiriyorduk. Madem çevrem değişmiyordu bir türlü ben yapardım artık, Jungkook her üzüldüğünde daha fazla onu sevdiğimi söylerdim, sabah başım okşanmasa da gülümseyerek açardım gözlerimi.
Her şeye rağmen pozitif durmayı öğrenmeye başlamıştım, bir melek vardı her daim gülümseyen, onun gülümsemesi bu kadar bulaşıcıyken ben de yeterince nasibimi almıştım.
2 hafta geçmişti anlaşmamızın üstünden, sadece 2 hafta çok değildi ki ama etkisi paha biçilemezdi. Ne zaman eve gelsem ve beni üzecek duygular yanı başımı sarsa sanki hissediyormuş gibi mesaj atıyordu, arıyordu, beni bir şekilde kurtarmayı iyi biliyordu. Yoongi sayesinde üzülmeye vaktim yoktu, beni hastalıklı düşüncelerimle asla baş başa bırakmıyordu.
Masa başında beni motive etmek için fotoğraflar atardı, arkadaş grubunun olduğu whatsap grubu hiç susmazdı ve kahkahalar atmama sebep olurlardı. Yoongi çok güzeldi, yüzü gibi kalbi de aşırı güzeldi ve geldiği yere sadece güzellikler getirirdi, aynı benim hayatıma getirdiği gibi...
Şu anda yine yapıyordu işte aynı şeyi, yine günümü güzelleştiriyordu, yine yüzümde ki tebessümü daha da derinleştiriyordu. Sabahın erken saatlerinde onun enerjik sesiyle uyanmıştım, şık bir şekilde giyinip hazırlanmamı istemişti. Sabah mahmurluğuyla bu dediklerine pek anlam veremesem de dediğini yapıp kahvaltı bile etmeden aşağı inmiştim
Beni evimizin yakınlarındaki ormanlık bir alana getirmişti, yanında kocaman çantasıyla ne yaptığını cidden anlayamamıştım.
Fotoğrafımı çekmek için buluştuğumuzu çok sonra idrak edebilmiştim.
"Hadi ama Jimin, somurtmasana. Bak kötü çıkıyor işte."
Tanrım, benim uykum bile açılmamıştı ki ve ben hayattaki en fotojeniklikten uzak insandım sanırım.
"Hyung sen hiç aç ayı oynamaz diye bir deyim duymuş muydun? Açım, yeni kalktım, sabahın körü ne yapmamı bekliyorsun? Üstelik neden fotoğrafımı çekmek zorundasın?"
"İnanmıyorum! Ben onu tamamen unuttum sana sandviç hazırlamıştım, gel önce onu yiyelim." Gözlerini büyütüp konuşması o kadar şirindi ki, boynundaki fotoğraf makinesini yavaşça yere bırakıp yanında getirdiği neredeyse bavul büyüklüğünde olan çantasını karıştırmaya başlamıştı. O çantaya istese beni bile sığdırabilirdi.
Yere de getirdiği minik örtüyü serdikten sonra yan tarafını pat patlayarak beni de yanına çağırmıştı.
"Ben çok özür dilerim seni böyle şık giyinmiş şekilde görünce hemen çekime odaklandım, aç olabileceğini unutmuşum, oysa ki her şeyi hesaplamıştım."
Mahcup hallerine asla dayanamıyordum, özellikle de bir hata yaptığında dudaklarını hep uzatarak konuşurdu buna hiç ama hiç dayanamazdım. Bana doğru uzattığı sandviçi anında kapıp nasıl göründüğümü bile önemsemeden yemeye başlamıştım.
"Sorun değil, bak şu anda karnımı tıka basa doyuruyorum işte, bu sandviçi sen mi yaptın?" Sandviç gerçekten de çok lezzetliydi eğer bunu da kendi yaptıysa ona hayran olabilmem için bir geçerli sebebim daha olacaktı.
Sorumdan dolayı niyeyse utanmış gibiydi, ne zaman utansa elleri hemen kulaklarına giderdi, yine aynı şeyi yapıyordu.
"Şey bu aralar uyuyamıyorum da, erken kalkıp hazırladım. Bu çekim olayı da dün aklıma geldi, sana tam anlamıyla soramadım özür dilerim. Sana güzel bir instagram hesabı açmak istiyorum, popüler çocuklar böyle yapar değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Perfect Man || Yoonmin
FanfictionSen fazla mükemmeldin Yoongi, herkesin isteyebileceği bir hayatın vardı, önümdeki en mükemmel örnek sendin. Bu hayattaki tek amacım biraz olsun sana benzeyebilmekti. Bilemezdim... içinde aslında ne kadar yaralı bir ruh sakladığını bilemezdim. Kimse...