Fourteen

272 33 8
                                    

Kara çalan telefonuyla fırladı. DEO'da sabahladığı günlerden biri dahaydı sadece. Tüm gece suçlu koşturmuş, antrenman odasında biraz kestirmişti. Kayıtlı olmayan bir numaraydı. Açtı.

"Alo?"

Telefon kapandı. Kara göz devirdi ve ayağa kalkıp antrenman odasından ayrıldı. Sabah 5'de Lena DEO'da ne arıyordu? Onca aksiyondan sonra uyuyup dinlenmeliydi. Köşede uyuyan Clarke'a baktı. Lena'nın da yapması gereken şeyi yapıyordu. Uyumak.

"Ne yapıyorsun?" Kara uykulu sesiyle konuştu. Lena yorgun ve uykusuz gözlerini tabletinden Kara'ya çekti. "Anneme ulaşmaya çalışıyorum." Clarke'a baktıktan sonra ayağa kalktı ve Kara'ya ilerledi. "Lexa'nın iyi durumda olduğunu sanmıyorum Kara."

Kara'nın suratı asıldı. "Kendi dertlerimiz yüzünden buna odaklanamadık bile."

"Kendini suçlama."

"Sen iyi olduğuna emin misin?" Kara elini Lena'nın omzuna koyunca Lena ufakça sıçradı. "Resmen ayakta uyuyorsun."

"İyiyim." Lena bütün gün tableti elinden düşürmemişti.

"Alex'in yaptıkları için-"

"Stres anında bir köstebek arıyorduk ve benden şüphelendi. Sorun yok bunu herkes yapabilir. Doğal davranmıyordum."

"Sorun ne? Nereden gelmiştin? Bir şey gördüğümü/duyduğumu sandım mantıklı bir bahane değildi. O andan beri moralin bozuk."

"Biri beni aradı ve açtığımda konuşmadan kapattı. Numarayı araştırıyorum çünkü annemden olduğuna eminim."

"Beni de az önce biri aradı ve konuşmadan kapattı."

"Ne?"

Kara telefonunu Lena'ya uzattı. Lena Kara'ya kısa bir bakış attı. "Numarayı açsan yeter."

"Sorun değil." Kara tebessüm etti. Lena ufak bir tebessüm edip şifresiz telefonu açtı ve son aramalardan en üstteki numarayı elindeki tablete girdi.

"Bu numaralar.. Arada bir bağlantı var. Eminim."

"Winn nerede?"

"Cat onu İsviçre'ye yanına aldı biliyorsun. Geri dönmüş bile."

"Bence bu şifreleri birlikte kırabiliriz."

"Bilmiyorum Kara.." Lena'nın suratı asıktı. Kara bir anlık cesaretle masanın üstündeki Lena'nın elinin üstüne elini koydu. "Ben biliyorum."

Lena Kara'nın gözlerine bakarken bir yandan düşünüyordu. "Koordinat. Numaraları birleştirerek kombinasyonları deneyecek bir simülasyon kodlasam ve en olası koordinatın konumuna gidip baksan?"

"Güzel plan!"

Çalışmaya başladıklarında zamanın nasıl geçtiğini anlamamışlardı bile. Güneş doğmuş, Alex departmana giriş yapmıştı. Onun her sabah olan şaşalı girişi ile Clarke'da uyanmıştı. Şimdi ise herkes bilgisayarın başındaydı çünkü Lena yazdığı kodu az önce bitirmişti. Numaraları girdikten sonra Kara'ya baktı. Kara tebessüm ederek hafifçe kafasını salladı. Lena'nın bu noktada hissettiği en kuvvetli his, Kara'nın ona olan güveniydi. Tuşa bastı ve kod başarılı bir şekilde çıktı. Koordinatlar bütük ekrandaki haritaya yerleşti ve Alex hızlıca mantıksız olanları işaretledi.

"Mantıklı olanlara mı bakmalıyız mantıksız olanlara mı?"

Kara cevap verdi. "Eskiden Laboratuvar olarakta kullanılan Luthor Malikanesi ne kadar mantıksız olur?"

"Sanırım hedefimizi bulduk."

"Orda sadece ufak bir sürpriz olduğuna eminim. Annem bu kadar kolay bir şekilde bize konumunu vermez."

"Kolay mı.. Bütün gün bununla uğraştık!" Clarke cevap verdi.

"Yine de.."

"Ne yapacağız?"

"En alakasız konuma gidin."

"Ne yani, Lexa orada mı?" Clarke'ın sesindeki ufak umut kırıntısı yürek burkucuydu. Sesi çatlamıştı. "Bende geleceğim." Mavi gözlerinin etrafı kırmızı damlarlar ile kaplanmış, gözleri resmen kıpkırmızıydı. O çok yorgundu. Ve Lexa'yı alıp geri dönmeye hazırdı.

"Eğer Lexa ordaysa, bir makineye bağlı olabilir. Annem.. Ne yapıyor bilmiyoruz. Ajanların kameralarından izliyor olacağım. Ona göre size ne yapacağınızı söylerim. Lexa için kan lazım olursa?"

"Ben Night Blood'ım." Clarke cevap verdi.

"Bu detayı unutmuştum." Kara cevap verdi ve geri ciddileşti. "Eğer Lillian zaman bulduysa kendine savunma ayarlamış olabilir."

"Unutmayın. Annemin amacı çip. Ve çipin dayandığı teknoloji Clarke'ın dediği kadar imkansız ise Flame için her şeyi yapacaktır."

"Flame'i Lexa'dan ayırıp normal kanı olan birine aktarması imkansız. Bu onun beynini eritir. O teknolojiyi Raven çözemedi, kimse çözemez."

"Flame'i Lexa'dan ayırmasının tek yolu-" Alex sustu.

"Onu öldürmesi. Evet." Clarke cevapladı. "Gidelim artık."

Herkes bir anda ayaklandı. Lena Kara'yı kolundan tuttu. "Konuşabilir miyiz?"

"Tabii."

"Özel olarak."

Alex ve Clarke birbirine bakarken Lena ve Kara antrenman odasına gitmişti bile. Kara içeri girdikten sonra Lena'ya döndü. "Dinliyorum."

"Kara, annem..." Kara'nın elini tuttu. Kara yanaklarına toplanan kanı hissediyordu. Gülümsedi. "Merak etme." Lena kafasını hafifçe eğip ellerine baktı. Kendisinden biraz daha uzun olan kadına doğru kafasını kaldırdı. "Özür dilerim. Önceki tavrım için." Kafasını tekrar eğdi.

"Bunu konuşmuştuk. Sorun yok." Kara Lena'nın çenesine ellerini yerleştirdi ve gözlerini tekrar kendi gözlerine hizaladı. "Seni anlıyorum."

Lena Kara'nın gözlüğünü çıkardı. Bu sefer gözlüğün arkasındaki kişiyi biliyordu. Yavaşça dudaklarına uzanıp kısa bir öpücük verdi. "Dikkatli ol."

Clarke silahını beline yerleştirdi ve bıçağını bacağındaki yuvaya yerleştirdi. Bu bıçak tanıştıklarında Lexa'nın tavşan avlamak için saatlerce uğraştığı bıçaktı. Polis'te savaşçılarını tembihleyip en iyi kılıç döven kişiye bıçağı yeniletmişti ve artık bu Clarke'ın 1. Yıldönümü hediyesi haline gelmişti. Clarke kısaca üstündeki özel deseni parmağıyla okşadı. Odadan kıpkırmızı yüzüyle gelen Kara'yı gördü. Şu an tek düşüncesi karısıydı, bu yüzden Alex'in Kara'yı sorguya çekmesini dinleyemiyordu.

Deep End | Supercorp x ClexaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin