Ertesi gün olmuş, Lexa hâlâ uyuyor, Clarke başınsa otururken Kara ile konuşuyordu.
"Lena'yı görmedim, o nerelerde? En son dün- batılmadan önce gördüm sanırım."
"Ah evet." Kara elini ensesine götürdü. "O konu."
"Öpüştünüz."
"Bi' dakika- nASIL!?" Kara şaşkındı, kaşlarını çattı.
"Ben anlarım. Çocuğum gibisin." Clarke gülümsedi.
"Hey! Ben 58 yaşındayım!" Kara güldü.
"Umrumda değil. Neyse, anlat bakalım." Clarke tek kaşını kaldırdı. Bu onun dinleme moduydu.
"Anlatacak bir şey yok. Beni affetti."
"Yani- Şu an..-"
"Bilmiyorum! Bilmiyorum. Lilian'ın davası için Metropolis'e gitti Lilian ile birlikte. Her an dönebilir."
Kapıdan içeri giren kişinin topuklu ayakkabısının sesi odayı doldurmaya başlayınca Kara gözlerini sımsıkı tumdu ve derin bir nefes aldı. "O.. değil mi?"
Clarke sırıttı ve ayağa kalktı. "Lena!" Lena'ya sımsıkı sarıldı. Bi anda tüm odağını Kara'dan Lena'ya aktardı. Kısa bir sohbetten sonra Clarke sanki Lexa'yı rahatsız edecekmişçesine narin ve kibarca sedyesinin kenarına oturup elini tuttu. Lena onun yerine oturmuştu. Kara ile hiçte kısa olmayan bir bakışma silsilesi başlamıştı. Clarke kapalı kapıya, sonrada ikiliye baktı. "Evet, dinliyorum."
"Ne?" Lena sordu.
"Hadi ama!"
"Ne?!" Lena tekrar sordu.
"Tamam bir dahisin ama yalan söyleyemiyorsun! Bu siz dahilerin açığı gibi bir şey, arkadaşım Raven'dan biliyorum." Clarke özlemle ufak bir tebessüm etti. "Şimdi, birlikte misiniz? Yoksa boş yere kürek çekip zamanınızı çöpe armaya devam mı?"
Clarke'ın sorusuyla ikili birbirine baktı.
"Ben dönene kadar bunu aşarsınız sanmıştım."
Clarke Lexa'nın sesiyle ona döndü. "Uyandın!"
"Genelde uykucu taraf sensin ama.."
Clarke kıkırdadı. "Sus." Lexa'nın tuttuğu elindeki yüzüğe baktı. Parmağındaki yüzüğün üstü siyah kana bulanmıştı. Kanı parmağıyla sildirdi ve karsının yemyeşil gözlerine baktı. "Seni özledim."
"Bende seni özledim. Hafta sonu kaçamağı olarak planladığımız kamp uzadı biraz sanki?"
"Planladığın." Clarke Lexa'yı düzeltti. Bir yandan saçlarını okşuyordu. "Beni bir sıkıntı olduğuna inandırdın."
"Oyunculukta yeteneklerim arasınd-" Clarke eliyle Lexa'nın ağzını kapadı ve gülümsedi. Kara ve Lena'ya döndüğünde ikisi de gülümseyerek onlara bakıyordu.
"Sizin zamanınız da gelmedi mi?" Clarke Kara'ya sessizce sordu. Kara sedyedeki Lexa'ya çevirdi. Lexa eliyle onaylıyordu. Zamanı gelmişti. Kara ayaklandı. "Lena, konuşalım mı?"
Clarke gülümserken Lexa güçsüzce alkış tutturmaya başlayınca Clarke gülerek ellerini tuttu be onu durdurdu. "Yapma! Utanıyorlar.." Clarke tebessümünü sürdürdü.
Lena ayağa kalkınca ikisi odadan çıktı. Clarke avcundaki iki ele baktı ve onları öptü. Yatağa geri bırakırken Lexa onu izliyordu. "Ben yokken olaları anlatmayacak mısın?"
"Hayır, eve gittiğimizde Madi ile birlikte dinleyeceksin."
**
Kapı açılmış, Lexa ve Clarke parmaklarını birbirine feçirmiş, kapıyı izliyordu. Kıyafetlerini giyip kılıçlarını sırtlarındaki yuvalara geçirdiler. "İşte bu doğru hissettiriyor." Lexa tebessüm etti.
"Clarke eldivenini düzeltip yaklaşık 4. kılıcını kıyafetine yerleştirdi ve her zamanki hançeri beline geçirdi. "Kesinlikle."
Kara ve Lena'nın içeri el ele girmesi Clarke, Lexa ve Alex'in yüzünü güldürmüştü. Utanmamaları adına kimse bir şey demedi ama yüz ifadeleri her şeyi anlatıyordu.
Lena boğazını temizledi ve Kara'nın elini bırakıp ikiliye sarıldı. "Bizi unutmayın." Ufak bir tebessüm etti. Kara'da ardından gelip ikisine birden sarıldı ve fısıldadı. "Sağ olun çocuklar." Gülümsüyordu.
Lexa gülümsedi. "Unutmak mı? Bu sadece anı defterimizde birkaç sayfa kaplayacak ufak bir mevzu. Söz vermemem."
Herkes gülerken vedalaşma süreci devam ediyordu. Clarke kapıya baktı. "Bu sefer adres doğru, değil mi?"
"Evet. Her şeyi kontrol ettim. Eve gidiyorsunuz." Lena cevapladı.
Clarke ve Lexa kapıya yaklaştılar. Alex Kara ve Lena'ya gülümsediler. "Her şey için sağ olun."
Kara başıyla onayladı. "Mebi oso na hit choda op nodotaim." (Tekrar görüşeceğiz.)
Clarke ve Lexa tebessüm etti. Aynı anda cevap verdiler. "Mebi oso na hit choda op nodotaim."
Kapıdan geçtiler. Geldikleri yer bu sefer doğruydu.
Öyle miydi?
Şaka şaka.
Evlerine ulaşmışlardı. Hasretle ormanın nefis taze oksijenini içlerine çektiler. Polis meydanına çok mesafe yoktu. Wanheda ve Heda, topraklarına el ele dönüş yaptılar. Savaşçılar bağırıyordu. "WANHEDA AND HEDA STE HIR!" (Wanheda ve Heda geldi!)
Düello sahasından elinde kılıçla koşturarak onlara gelen kızlarını görünce gülümsediler. Tutuştukları ellerini bırakıp kızlarına sımsıkı sarıldılar. Yeryüzü liderlerine kavuşmuştu. Düello sahasından gelen Octavia, Raven ve Abby sarılma sefasına katıldı. Octavia ve Madi kılıçlarını bırakmıştı. Lexa kılıcını sırtından çekti. "Arenada bana da yeriniz var mı?"
Clarke arenaya koşan üçlüye bağırıyordu. "LEXA TAM OLARAK İYİLEŞMEDİ!"
"Sence umurlarında mı?" Raven sordu. Gülüyordu. Clarke kafasını olumsuz anlamda sallarken iç çekti ve Abby kızının sırtını sıvazladı. "1 değil 3 çocuğun var."
"Evet! Değil mi?!"
[Evet.. Bir kitap daha bitti. Bu hikayenin kurgusu fena değildi ama yazamadım sanırım. Beğenmedim pek ve devam ettiremedim çok kusura bakmayın :( Attığınız her vote ve yorum için teşekkür ederim <33]
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deep End | Supercorp x Clexa
FanficDevam kitabıdır. Zorunlu olmasa da önce "We'll get through this, together | Clexa" kitabını okumanızı tavsiye ederim. Clarke ve Lexa'nın yolu bir şekilde National City'e düşerse ne olur? Kendi yoğun hayatında boğulup giden Kriptonlu Kara bu sıkıntı...