BÖLÜM•10 DİPSİZ KUYU

84 136 2
                                    

Çoook uzun süren bir aradan sonra tekrar merhabalaarr... Yeni bölümü istekle ve keyifle okumanız dileğiyle... Umarım iyisinizdir!🌹

      Vera'nın günlüğü (2020)

    Derin bir nefes alışından sonra birkaç kez konuşmaya girmeye çalışır gibi ağzında bir şeyler geveledi. Bu sesi duymayalı o kadar uzun zaman olmuştu ki buna rağmen bile kulaklarımda sesinin bütün tonuna hakimdim.

''Söyleyecek misin artık?'' diye bütün bıkkınlığımla konuştum. Garipsediğini hissedebiliyordum. Bu fevri ve isteksiz tavrım onu şaşırtmış olmalıydı. Hiçbirimiz olduğumuz gibi kalmıyorduk. Bunun en iyi örneği kendisiydi.

''Haklısın uzatmamalıyım.'' Derin bir nefes aldı. Birkaç saniye sonra az önceki cümlelerine tezat bir şekilde takılmadan konuştu. ''Öncelikle şunu bilmeni isterim Vera, bu işte hiçbir çıkarım olmadı. Tek düşündüğüm her zaman sendin. Bana inanmadığını biliyorum.'' Bunları söylemenin anlamsız olduğunun farkına varmış olacak ki konuyu değiştirdi. ''Her neyse bunu söylemek için aramadım, kısa kesmeliyim. Bilmediğin şeyler var ve ben şu an İsveç'teyim. Buluşmamız gerek, acilen.'' Sona doğru kısık ve panik çıkan ses tonuna kaşlarımı çattım. Bunu söylemesi beni oldukça şaşırtmıştı.

Ne söylemem gerektiğini bilmiyordum. Bir daha hiç buluşamayacağımız çok ince bir çizgiydi ve bu sınırı aşmamız çok keskin bir bıçağın boynumuza dayanması kadar acılı olabilirdi. ''Sorun ne?'' Dedim bütün telaşını ve söylediklerini düşünmeyi sonraya bırakmayı seçerek.

''Beni çok iyi dinle, senin de İsviçre'de olduğunu biliyorum. Seni bulmaları an meselesi. Kağan yakalandı ve işler çok karıştı. Sadece bulunduğun evden hemen ayrılmak zorunda olduğunu bil ve sana atacağım adrese geç.'' Anlamsız sözlerinin içimde büyük bir telaş oluşturması gerekirken sadece bomboş bir şekilde devam etmesini bekledim. ''Beni duydun mu?'' Diye sorusunu tekrarladı.

Derin bir yutkunuştan sonra gözlerimi kapadım. Tam olarak ne söylemem gerektiğini kafamın içinde toparlamaya çalıştım. ''Ben çok yoruldum Barlas. İnan ki artık hiçbir şey umurumda değil.'' Bunları söylemenin benim için ne kadar zor olduğunu bilmediğini ve duyduklarına anlamlandıramadığına emindim. Afalladığını hissederek konuşmasına fırsat verdim.

''Sen ne dediğinin farkında mısın? Burada hayatın söz konusu.  Vera, yalvarırım söylediğim adrese gel. Söz veriyorum daha sonra istediğini yaparsın, yine.'' Diye tahmin ettiğim gibi diretmeye devam etti. Sesi bu sefer oldukça acı çekiyormuş gibi geliyordu. Birbirimizi böyle görecek olmak çıktığım zirveden hızla yuvarlanarak inmek kadar zor bir durumdu.

''Hayatmış...'' Diyerek dalga geçer gibi konuştum. ''Yaşadığımı mı sanıyorsun cidden? Hiçbir yere gelmiyorum, beni bir daha sakın arama!'' Diye kelimelerin üzerine bastırarak konuştum. Telefonu tam kapatacakken bağırarak konuşmasıyla birkaç dakika daha oyalandım.

Hiç kapatmak istemiyordum. Onu görmeyi deli gibi istiyordum.

''Sakın kapatma!'' Bağırışından sonra fısıltıyla devam etti. ''O yaşıyormuş.'' Diye nefes nefese kalmış bir zorlukla konuştu. Gözlerim yuvalarından fırlayacakmış gibi açıldı. Mimiklerime hakim olamadığım dakikalarda tüm vücudum istemsizce titremeye başladı. Elimdeki telefonun yere düşmemesi için parmak boğumlarım beyazlayana kadar tüm gücümle sıktım. ''K..kim?'' onu taklit ederek fısıltılı bir şekilde adım kadar bildiğim sorunun cevabını beklemeye başladım.

''Cihangir Tümer...'' Son derece emin bir şekilde konuştu ve başka bir açıklama yapmadı. Bende bir şey sormaya veya söylemeye cesaret edememiştim. Duyduğum isim ikimizin de cevabını çoktan verdiğimiz davranışları şekillendirmişti bile.

PİNHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin