"Hani bazı hayaller vardır ya uçurumun sonunda.
Ve tek bir amaç vardır ya hani o sona kavuşma.
İşte ben ne baştayım, ne sonda.
Şimdi araftayım, ya sonra. "
➰AyşanAydın.Gözlerimi açtığımda yağmurla karşılaştım. Sakin ve dinlendiriciydi. Dün geceden sonra, gözlerim yanıyordu sanki. Sızlıyor sonrada yaşarıp yanağıma süzülüyordu. Gözlerimi ufaladıkdan sonra, sıcacık yatağımdan kalkıp banyoya yürüdüm. Aynanın karşısındaki yansımam çok farklı duruyordu. Soğuk suyla elimi ve yüzümü yıkayıp ayıldım. Dişlerimi fırçaladıkdan sonra havluyla beraber odama geçtim. Dağınık saçlarımı tepemde topladım ve kocaman dolabımın ağzını açtım. "Ne giysem" takınlı biri olmayı becemeremiyordum. Bu yüzden havaya göre birşeyler seçtim. Siyah streç pantolon, üzerine de gözlerimle aynı renkte koyu yeşil, kot gömlek yakalı kazağımı aldım elime ve vakit kaybetmeden giydim. Saçlarımı sıkan tokadan kurtulup, yeniden açtım. Dolgun ve bakımlıydı saçlarım, onları saklamak doğru olmazdı. Siyah deri ceketimi, telefonumu ve çantamı alıp odadan çıktım. Okulun ilk günü için gayet iyi görünüyordum. Aşağı indiğimde, çoktan uyanmıştı herkes. Annem gösterişli bir kahvaltı hazırlıyordu babamda ona yardım ediyordu.
"Günaydın" dedim söylemekle söylememek arası bir ses tonuyla.
"Sanada günaydın" dediler aynı anda ve yüzlerinde kocaman bir gülümseme belirdi.
"Nasıl oldun?" Diyince annem şaşırdım hemen düzeltti kendini
"Nasılsın yani!" Dedi şaşkın bir şekilde. Bu soru beni düşündürmüştü. Bilmiyorum yada emin değilim çünkü ve yalan söylemekte çekici gelmiyordu ama başka bir altarnatifimde yoktu.
"Iyim anne, iyim baba" dedim ve masaya oturdum.
"Hadi lisa kahvaltını yapda çıkalım. Okula geç kalmamalısın ilk günden." Dedi neşeyle. Hala şaşkınım, bu tavırlar tüm bu şeyler eski mutlu hallerimizi geri gelmişti sanki.
"Peki" dedim ve tabağıma bir kaç şey koyup istemeyerek yemeye başladım.
"Heyecanlı mısın?" Diye sorunca annem, düşüncelerimden ayrılıp masaya döndüm.
"Hayır, yani şuanda herhangi birşey hissetmiyorum" dedim. Kahvaltım bitmişti. Şimdi babamı bekliyordum. O sırada birkaç kez Haybeye odama çıkıp indim. Çantamı kontrol ettim. Iyice canım sıkılmıştı daha fazla dayanamadım, montumu ve botumu giyip arabanın içinde oturdum. Kahvaltıyı uzatma işi bir bahane olabilir mi diye düşünürken babam kapıda belirdi. Annem el sallıyordu. Aynı şeyi bende yaptım. Sonunda babam geldi ve arabayı çalıştırdı. Heyecanlı veya tedirgin değilim ama oldukça sabırsız bir yapım var. Biran önce olup bitsin herşey. Bunları düşünürken annem ve babam geldi aklıma. Oldukça farklı davranmaya başladılar dünden sonra. Yoksa onlar birer peri falan mı? Belkide özel güçleri vardır ve beni dinliyorlardır? O an içten bir kahkaha attım. Babam bana delirmişim gibi bakıyordu. Hakkıda vardı bazen tam bir kaçık olabiliyorum. Babama bakınca düşüncelerim tekrarlandı ve bir kahkaha daha attım. Ikimizde gülüyorduk. Ben saçma düşüncelerime gülüyordum da babam neye gülüyordu acaba. Bir an çok ciddi bir ifadeyle dönüp ona baktım. Oda bana baktı ve hala sırıtıyordu.
"Seni böyle görmek beni mutlu ediyor kızım" dedi ve durumu kurtardı. Babamın düşüncelerimi okuma ihtimali bile berbattı. 20 dakikalık, yağmurlu bir yolculuktan sonra kocaman bir okul binasının önünde durduk. Eski bir binaydı ama endamlı ve görkemliydi. Dün gece yeni bir karar almıştım kendi kendime. "Kimseye alışmayacağım ve umursamayacağım" bu kararımın üzerine derin bir nefes alıp arabadan indim.
"Seni seviyorum baba." Dedim ve yürümeye başladım ıslamamak için.
"Bende. Dikkat et kendine" Diye bağırdı arkamdan, duymam için. Annem herşeyi halletmişti banada sadece sınıfımı aramak kalıyordu. Elimde bir ders programıyla çok sıradan görünmek istiyordum. Ama hala koridorda dolaşan birkaç kişinin dikkatini çekiyorum. Zilin sesiyle aniden yerimden sıçradım. Öğrenciler dersden çıkıyorlardı ve aralarında ezilme tehlikesi geçiriyordum, tam bir facia. Saklandığım köşeden çıktım ki sarışın iri yarı birine çarpıp yeri boyladım. Birkaç dakikada yaşanılanilecek her türlü rezaleti yaşamıştım. Gözlüklü biri eğilip elimden tuttu. Ona güvenerek ellerine sarıldım, kalkacağım sıra ellerimi bıraktı ve tekrar yerdeydim. Ikinci kez kahkahalar başladı. Içimden gülmek geliyordu ama benim deli olduğumu zannedebilirlerdi. Çantamı ve ders programımı alıp ayağa kalktım. "Daha yaratıcı olmalısınız! Sırada ne var çelme takma mı?" Dedim yüksek bir sesle ama kesinlikle sinirli değildim, daha fazla tutamadım kahkahalarımı ve yürümeye başladım. Arkamdan hemen konuşmalar ve fısıldaşmalar başladı. Ama kendime verdiğim söze Sadık kalacağım. Hala bir aşağı bir yukarı dolaşırken sınıfı buldum. Koridorun sonunda boş ve sıcak bir sınıftı. Geçip ortalara bir yere oturdum. Sessizliğin tadını yağmurla çıkarmak gibisi yok.
"Merhaba" dedi kalın bir ses. Ani bir hareketle kafamı çevirdim. Karşımda özgüven abidesi biri duruyordu, doğrusu yakışıklıydı da ama tam bir ahmaktı.
"Ne istiyorsun" dedim etkilenmemiş bir ses tonuyla.
"Seni" diyince kahkaha atmak geldi içimden. Ayağı kalktım ve yüzüne doğru yaklaşım. Nefesimi yüzünde hissettiğine hiç şüphem yoktu.
"Hemen burdan defol. " dedim. Sesim tamda istediğim gibi çıkmıştı. Egosunu tatmin edememiştim. Bişey söylemeden geçip arkalara bir yere oturdu. İşte bu, şimdi çok daha rahatım. Tekrar oturdum yerime ve yeni bir tanışma faslı daha
"Merhabaa" dedi bu daha nazik ve inceydi.
"Merhaba" dedim bende. Karşımda orta boylarda, ince ve oldukça sevimli biri duruyordu.
"Ben alice" diyip elini uzattı.
"Bende lisa" dedim elini sıkarken. Yanıma oturdu. Sonra beyaz tenli, Çelik gözlü biri daha geldi yanımıza ve alice'e sarıldı. Erkek arkadaşı olduğu çok belliydi. Bana dönüp
"Selam, James ben." Dedi. Alice kadar sevimli ve nazikti.
"Lisa" demekle yetindim ve yarım bir tebessümle onları seyrettim. Bişeyler konuşmaya başlamışlardı ki dersin hocası girdi içeri. Bütün dersi her kelimesine kadar kaydetmişim aklıma. Zevkli ve eğlenceliydi. Zil çaldı ve herkes kaçar gibi çıktı dersden. Alice yanıma geldi ben toparlanırken ve;
"Bişeyler içmeye ne dersin" diye sordu.
"Sanırım eve gitsem iyi olacak" dedim.
"Hadi ama lütfen" diye ısrar etti.
"Acelem var belki daha sonra" dedim ve çıktım sınıftan. Tam o sırada karşıdan gelen birkaç kişiyle karşılaştım. Olduğum yerde durdum diğer herkes gibi ve onları seyrettim. Onları kelimelerle anlatmak imkansızdı. Onlar bir tür yıldızdı. Uzun ve sarı saçlı, oldukça bakımlı, eşsiz güzellikteki bayan, onunla aynı boylarda esmer kaslı birinin yanımdaydı. Yine uzun naif ve esmer bir başka bayan, yapışık ikizi gibi görünen beyaz tenli erkek arkadaşının yanında yürüyordu. Grubun önünde yürüyen, eşsiz bir fiziğe sahip, kumral tenli kişi bütün odağı üzerine topluyordu. Bir erkeğe göre çok fazlaydı, nefes zorlayacak şekilde yakışıklıydı ister istemez bütün kızlar hayranlıkla bakıyordu ona. Bana yaklaştıkça bir sürü halisülasyon görmeye başladım. Bebekliğim, annem, babam, evimiz.. herşey hızlı bir şekilde gözümün önümden geçiyordu.
O ormandaki korkunç evdeki his gibiydi yada daha fazlası. Ateşin içinde dans etmek gibiydi. Zor ama eğlenceli. Aramızda mesafe kalmadı, durdular. Onlara da bişeyler oluyor gibiydi. Bir anda iki bükülüm oldum, düşmemek için yanımdaki dolaptan destek almaya çalıştım. Kafamı çevirdiğimde hayrete düşmüş bir şekilde bana bakıyorlardı. Sonunda sarışın olan yanıma geldi. Yakından daha dehşet verici bir güzelliğe sahiplermiş. Gözleri benimki gibi zümrüt yeşiliydi, hatta digerlerininkide. Konuşmadı, elini ürkek bir şekilde elime değdirdiğinde, sanki kalbimi deliyormuş gibi bir acı hissettim, nefesimi kesiyordu. Sanki bişey deniyor gibiydi. Tüm acı vücuduma yayılıyordu. Dizlerimin üzerine çöktüğümde grup liderleri olduğunu düşündüğüm kişi, sarışın arkadaşını sert bir şekilde çekti üzerimden. Kolundan tuttu ve uzaklaştıklar. Onlar uzaklaştıkça kendime geldim ve ayağa kalkıp nefes aldım. Bu neyin nesiydi böyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Mutluluk
Misterio / Suspenso"Inatçı huzursuz bir kız, sakin sert bir çocuk. Karmaşık bir aşk hikayesi. Umutları, varoluşları ve gerçek kimlikleriyle yeniden doğan iki genç. Ihanet, sağduyu ve aşk." Merhaba! Üzerinde uzun süre çalıştığım hikayemi artık sizlerin huzuruna çıkara...