Kayıp Mutluluk -10-

118 17 3
                                    

"Alice anlatıyor."

Onun için burada olma fikri tahammül edilemez bir işkence misali. Daha buraya gelmeden sadece bir gün önce herşey iyi giderken şimdi herşey çok fazla sinir bozucu. Uzun süren sessizliğin içinden annem;
"Bu böyle olmaz." Diyip sessizlik kehanetini bozdu. Herşeyi ONUN içim olur hâle sokmak annemin büyük görevlerinden biri gibiydi.
"Evet, haklısın." Diye annemi onayladıktan sonra bize dönüp;
"Siz ona iyi gelmiyorsunuz."dedi. Hayretle herşeyi çok bilen ebeveynlerimin bir diğeri olan babama baktım. Onun için yaptıkları herşeyin sorumlusu olarak bizi göstermeleri ayrı bir ironiydi. Buna daha fazla sessiz kalamazdım.
"Onu buraya, bizim yanımıza getiren sizdiniz ve pişman olup bizi sorumlu tutuyorsunuz. Gördüğünüz gibi işler sarpa sardı onuda alıp buradan gidin." Dediğimde annem ve babamda dahil olmak üzere herkes bana bakıyordu. Bu yüzden bir açıklama yapma gereği hissettim.
"Onu sevmediğimi, ona yardım etmek istemediğimi size daha önce bir milyon defa söylememe rağmen kendi bildiğinizi okuyup getirdiniz ve şimdi benim veya bizim ona iyi gelmediğimizi söyleyip bütün olanların sorumlusu yapamazsınız bizi." Dedim. Yaptığım bu gereksiz açıklamayla kendimi yenilmez bir güce sahip tek insan gibi hissetmiştim. Tabi onları savunmuş olmama rağmen hiç birinden tek bir ses çıkmamıştı. Aptallar! O kızın birşeyleri değiştireceğine inanıyor olmaları çok aptalca.
"Ona herşeyi anlatmalayız artık!" Dedi James. Sanki ben hiç konuşmamışım gibi. Hem James'in bile o kızın gitmesini istemiyor olması beni daha çok sinirlendiriyordu.
"Hayır. Şimdi olmaz, daha onun için çok erken. O sizi kendisi gibi biliyor, lisa size, sana ve Alice'e güveniyor James. Bu yüzden şimdi olmaz." Hâlâ onun duyguları, hâlâ onun düşünceleri. Bu adam bizim neyin içinde olduğumuzu bilmiyor sanırım. Köşesinden olanları seyreden jack hiçbirşey demiyordu. O gece, olanları en çokta jack yediremiyordu kendine. Onu öpmeye çalışması hemde onca uyarıya rağmen büyük cesaretti. Ona pahalıya mâl olacağını biliyordu üstelik. O kız yasaktı onun için, ama Jack'in yasakları hiç olmamıştı. O kıza olan nefretimi herkesin anlayışla karşılıyor olması ve bunu saklamak zorunda olmama duygusu oldukça hoştu. Evet onu sevmiyor hatta kelimenin tam anlamıyla da nefret ediyordum.
Ondan neden nefret ediyorsun? Sorusunu ilk annem sormuştu. O zaman çok küçüktüm ve bilmiyordum. Daha sonra babam sormuştu o zaman da benim canımı yaktığının farkında değildim. Bir gece bu soruyu ben kendime sordum. Ondan nefret ediyordum çünkü, Ilk göz yaşımın sebebiydi. Çünkü, o herşeye sahipti. Çünkü, ben hep o olmaya çalıştım. Çünkü o Jack'i alacaktı benden. Ve belki bunun gibi bir çok çünkü içeriyordu nefretim. Kendime itiraf ettiğim bunca gerçeği daha önce hiç düşünmemiş olduğumu fark ettim. Sonradan ondan neden nefret ettiğimi merak edenlere sadece "varlığı rahatsız ediyor"demekle yetindim.

Planladığımız bu yersiz oyunda o kızın en iyi arkadaşı Alice'i canlandırmayı hiç istememiştim ama yine çok bilen ebeveynlerim bunu yapmam için gereksiz bir dünya ısrar ettiler. Anlamıyordum herşeye sahip olmasına rağmen hâlâ mutsuzdu ve bir erkek arkadaşı bile yoktu zaten erkeklere o şekilde davranan kızla hangi erkek birlikte olmak ister ki ve üstelik sigara da kullanıyor bu çok insanca. Gözleri... Gözleri ne annesi ne babası nede benim gibiydi. Yemyeşildi ve bu iğrenç derecede yakışıyordu beyaz tenine. Ama o mahsum biri değil yada gerçeğini öğrendikten sonra mahsum kalamayacak. Ona elbette ki üzülmüyorum, umurumda bile değil.
"Yine çok düşünüyorsun." Dedi James kollarını belime dolarken. Sıcacık kolları rahatlatıyordu beni ama içimden söküp kurtulamadığım nefretimi çürütemiyordu.
"Aynı şeyler işte. Lisaya birşey olma korkusu." Dalga geçiyordum. Gerçekten. Aşık olduğum veya ileride aşık olacağıma inandığım James bile o kızı koruyordu. Bundan daha çok ne anlamsız olabilir ki.
Jack hâlâ aynı pozisyonda, karanlık köşesinde öylece oturuyor. Büyük bir ihtimalle o kıza zarar verdiğini düşünüyor ve yine büyük bir ihtimalle bu yüzden canı sıkkın. Ama buna izin veremem. James'in rahatlatan kollarından kurtulup üzerine oturduğum yüksek eski televizyon sehpasının üzerinden yere zıpkayak indim. Dönüp en yapmacık gülümseyişimle James'e baktıktan sonra kadınsı yürüşümle Jack'in yanına gidip koltuğunun başına oturdum. Sonrada kollarımı o eşsiz boynuna sarıp kulağına eğildim.
"Biraz rahatlamaya ne dersin! Yukarı çıkalım mı?." Diyip kıkırdadım ve onu bekledim. Söylediklerimi beğenmiş olacak ki ayağı kalktı. Sıcak ellerini tutup ona biraz daha sokulduktan sonra yukarı çıkan merdivenlere doğru yürüdük. Bu kocaman ormandaki yıkık evi seviyordum çünkü her yerde jack ve ben vardık tek fark o zamanlar "Biz'dik" beni hâlâ istiyor olmasına bakılırsa eninde sonunda yeniden biz olabilecektir. Merdivenleri bitirdikten sonra bir kaç adımla odaya gelmiştik. Elimi bırakıp karşıma geçti gözlerime öyle derin derin bakıyordu ki bundan ne anlam çıkarmam gerektiğini bilmiyordum. Sonra odaya girip kapıyı sertçe çarptı.
"Lanet olsun!" Diyip kapıya bir tekme attım. Onun için bir sürtükten farkım yoktu. Olmayacaktıda. Ağlamamam gerektiğini bildiğim halde dökülüyordu yaşlar. Odanın hemen karşısındaki küçük pencerenin önüne geçtim. Bir kez daha kısık bir nefes alacakken yine o rahatlık veren sıcak kolları hissettim belimde. Onu hak etmeyecek kadar iğrenç bir insan olduğumu biliyorum işi bozan onun, bunu kabullenmemesi.
"Sana Alice'ken daha çok aşığım. Linda." Dedi. Uzun süredir gerçek ismimi duymamıştım ondan. Acıyla söylemişti, sözcükler bin parçaya bölünerek çıkmıştı ağzından ve bana değiyor, beni parçalıyordu. En çokta kendimden nefret ettiriyordu. Hak ediyordum. Çünkü tek suçum aşık olmamdı. Ona değilde bir başkasına aşık olmuş olmam bütün herşeyi hak etmemi sağlıyordu. Her defasında... Gizli gizli dökülen yaşlarımla birlikte herzaman Alice olarak kalmayı diledim en çokta James için. O bunu hak ediyordu.

"Birgün James. Birgün tüm benliğimi sana adayacağım, sadece sana aşık olacağım.
Buna yemin ederim."

"Yorumlarınızı merakla bekleyeceğim efendim. Hepinize kocaman selamlar..."

Kayıp MutlulukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin