Kayıp Mutluluk -12-

106 16 2
                                    

Multimedya da: Ölen kardeş Rozalina var.

➰Iyi okumalar...➰

-RYAN ANLATIYOR-

"Herşey benim hatam. Herşeyin sorumlusu benim. Kahretsin."

Kendimi nasıl affedecektim. Nasıl bu kadar ahmakça davrana bildim.

"Lütfen tanrım. Lütfen lisa'ya birşey olmasın. Yalvarırım." Sinirden deliye dönüyordum.

"Sus artık." Sesi buz gibiydi. Onunda korktuğu her halinden belliydi ama yinede Alice'di o, asla taviz veremezdi kendinden.

"Bak! Çok üzgünüm tamam mı?" Diye konuşarak ayağı kalktım. Kendimi savunacak hiçbir yanım yok bunun farkındayım.

"Sana kapat çeneni dedim." Koyulaştı gözlerindeki grilik. Bu onun en sinirli hallerinden de kötüydü. Onu en son annesi ve babasının burdan "o şey" için gitmesi gerektiğinde böyle görmüştüm...

-------

By Arthur çocukken bulmuştu beni. Sokakta ve tek başıma baygın bir şekilde yerde yatıyormuşum. Benim ben doğarken annem ölmüştü. Çok klişe bir hayat hikayesi bu benimkisi. Ne yapabilirim ki hayatımı seçme şansım olmadı. Yanlışın her defasında doğru olduğunu sandım ve hep doğru bildiğim yanlışı yaptım. Babam olan adam da bu yaptıklarımın yanlış olduğunu hiç öğretmedi bana. Ona da hak veriyorum, sevdiği kadın ölmüştü benim gibi bir zevzeği doğururken. Ama anlam veremiyorum ki ne gerek vardı bunca acıklı olaya. Hiç doğmadan ölseydim ya, hiç değilse onlar mutlu kalsalardı. Ama dedim ya hayatımı kendim seçmedim ben üzerime düşen rolü üslendim, iyi bir oyuncu olmadığım da aşikâr.

Babamda annemin acısına daha fazla dayanamadı ve doğru zannettiği yanlışlardan birini de o yapıp başka bir kadınla birlikte oldu. Onları, o iğrenç sahneyi gördüm. Bu her yaşta çocuğun yaşayacağı normal bir psikolojinin üzerinde bir saçmalıktı. Böyle şeyleri hak etmiş olmalıydım. O gece ki olayı yedirememiştim, anneme yapılan bu hatayı kabullenemezdim ve kaçtım. Kaçtığım gecede Arthur bulmuştu beni.

Arthur beni evine almış, yedirmiş ve iyileştirmişti(Fiziksel olarak çünkü içimde ki yara iyileşmemeye yeminli gibiydi.). Hergün çeşitli ilaç ve iğnelerle daha da sağlıklı olmamı sağladı. Ama iyi gitmeyen birşeyler vardı bunu hissedebiliyordum. Beni benim gibi olduğunu söylediği diğer çocuklarla tanıştırdığı günü ömrümün sonuna kadar asla unutamam. Birlikte büyük beyaz bir kapıdan içeri girdik Arthur'la. İçerisi bembeyazdı. Tüm oyuncak ve eşyalar beyazdı. Ama çocukların kıyafetleri siyahtı. Benimde üzerime aynı siyah kıyafetten giydirmişlerdi. Utanıyordum onlarla tanışacağım için. Daha sıkı tutmuştu Arthur elimi ve ona sonsuza kadar güvenmiştim. Lindayla tanıştırmıştı ilk olarak. Ona ayrı bir özen gösterdiği belliydi. Linda 8 yıllık hayatımda gördüğüm en güzel kızdı. Gri gibiydi gözleri sonrası peri kızıydı zaten. Bana gülümseyince o zamanlar sebebini bilmediğim bir kalp ağrısı girmişti içime. Ne saçma. Sonra james'le tanıştık. Güçlü kollarıyla sarmıştı beni. Rozelina ve Abby'le de tanıştım. Sonradan yanıma gelen bir çocuk daha vardı. Liderdi o, yani onu ilk kez görmeme rağmen bunu hemen anlamıştım. Neredeyse hiç konuşmazdı. Yanıma geldi ve elini uzattı. Selamlaştık ve benide grubuna dahil etti. Başka çocuklarda vardı ama bizim grubumuz daha garipti. Evet! Kelimenin tam anlamıyla daha garip.

Artık büyük gençler olmuştuk herşeyi daha iyi anlamaya başlamıştık. Arthur bize herşeyi öğretmişti ve tabi hiç beklemediğimiz bir gerçeğimizle yüzleştirmişti bizi. Bizler özel güçlere sahiptik. Hani şu gece uyurken hayalini kurduğumuz türden şeyler gibi zannetmiştik. Bizden neleri götüreceğini hiç bilmeden hemde. O gün bir söz verdik birbirimize "Bizi Hiçbir Güç Ayıramayacak." Diye. Verilen sözler tutulmalıydı. Bizimkisi öyle oldu mu emin değilim... Küçük kardeşim Rozalina annemiz ve babamızın gerçek bir çocuğunun olacağını öğrenince "o şeye" defalarca kez zarar vermek istedi hatta bu bir defasında annemizin canına mâl oluyordu. Ne yazık ki onu öldürmek zorunda kaldılar. Aklını yitiriyordu çünkü. Bu olay hepimizi sarstıysada jack yeniden çeki düzen vermeyi başardı. "O şeyi" Linda(Alice) ve Abby hariç hepimize kabullendirdi. Abby kız kardeşimizin ölümüne dayanamayıp bizi terk etti. Ve geriye dördümüz ve diğerleri kaldı...

"Jack'in haberi var mı?" diye sorunca tüm düşünce dünyam yıkıldı ve gerçek dünya ya döndüm.

"Bundan Jack'in haberi kesinlikle olmamalı" dedim.

İçime büyük bir korku girmişti bunu Jack'in öğrenmesi demek kötü sonuçların olacağını söylemekle aynıydı.

"Seni de bu yüzden çağırdım zaten." Dedim yeniden.

"Bak Alice. Ben bunun jack için önemli olduğunu zannetmiyorum. Yani o Lisa'yı seviyor olsaydı gitmezdi. Gitti çünkü ona karşı birşey hissetmiyor. Onu seviyorum ve onu mutlu edebilirim."

Bu söylediklerime şaşırarak bakmıştı. Kendi söylediğim saçmalıklara ben inanmazken onun inanmasını beklemek ne kadar da zevzek beyinlinin yapacağı birşey. Öyle değil mi?

"Alice yada Linda. Ben sana aşık doğmuş olmasamda, sana Aşık olarak öleceğim. Seni sevmekten ne saniyeler vazgeçirebilir beni nede boşa dönem saatler. Sen benim varlığımı bile çoğu kez unuttuysanda ben senin yokluğuna aşık oldum." Demeyi ne çok isterdim. Oda bana sarılırdı ve biz ömür boyu mutl...
Yine saçmalıyorum işte. Jack'e aşık ve James'e ait biri. Benim olma ihtimali olamaz. Bu saçmalık olur.

"Peki, nasıl istersen." Dedi ve kalkıp gitti. Gecenin zor olan kısmı hep o gittiği zaman başlıyor içimde. Hep ayaz oluyor o gidince geceler. Yalnızlığıma yalnızlık katıyor sadece...

Ölen kardeşim ROZALINA seni hiçbir zaman unutmayacağım...


Ryan'ın aslında ne kadar mahsum olduğunu fark ettiniz mi?
Alice veya gerçek adıyla Linda'ya aşık olması sizce ne kadar doğru?
Hemde onun olmayacağını bildiği halde.
Aşk mı bunun adı sizce?
Ve jack tüm olanları öğrenmeli mi?

Okuduysanız eğer sonsuz teşekkürler... ❤️

Kayıp MutlulukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin