"Bu şey,her ne ise nefis!"Rose,elinde ki tabaktan dolu bir kaşığı ağzına götürdü.Bayan Smith,uzay gemisinin mutfağında harikalar yaratıyordu. Rose,onun mutfakta geçirdiği zamanlarda çok daha iyi göründüğünü farketmişti. Zavallı kadın,oğlunun ölümünü henüz atlatamamıştı.
"Velmars keki,"dedi Bayan Smith. Yemek masasının çevresi doluydu,herkes daha doğrusu bir kişi hariç herkes oradaydı. Tian gezegeninden ayrıldıklarından bu yana bir hafta geçmişti. Ann,gezegenden geldiği günden beri odasındaydı. Yemek için dahi odasından çıkmıyordu,Earth yemesi için odasının önüne tepsi ile yemek bırakıyordu. Ann,genç adamın gitmesini bekliyor sonra tepsiyi alıyordu. Genelde ise,neredeyse sadece bir kaç şey atıştırmaktan öteye gitmiyordu."Ann'ın durumu nasıl?"
Rose,elinde ki tabağı masanın üzerine bıraktı. Derin bir iç çekti."Buraya gelmeden odasına uğradım ama,ne yazık ki kapıyı açmadı." Ann'ı anlıyordu. Tianlılar ile uzun sayılabilecek bir zaman geçirmişti,bir yerde onlar ile duygusal bir bağ kurmuş olmalıydı. Ama yapabilecekleri bir şey yoktu,Tianlılar kendi kaderleri ile baş başaydılar.
Yıldız gemisi,uzayın sonsuzluğunda ilerliyordu. Genç kız,günlerdir yaptığı gibi yine odasındaydı. Yataktan yemek ve kişisel ihtiyaçları dışında çıkmıyordu. Ağır bir ruhsal çöküntü yaşadığının bilincindeydi,ama buna hakkı olduğunu düşünüyordu. Hala Wang Shu'nun ölüsünün ve Shu Lan'ın ağıtlarının görüntüleri zihninde yankılanıyordu. İki küçük çocuğun,babaları için düzenlenen törende ki yüz ifadelerini unutabileceğini sanmıyordu. Savaşlardan oldum olası nefret etmişti,bir avuç güç meraklısı aptal büyük acılara neden oluyordu. Ann'ı en çok üzen ise,Tian ırkını kaderlerine terk etmek zorunda kalmaları idi. Kendisi elbet bu yıkımı unutacaktı,sonuçta zaman en büyük ilaçtı değil mi? Ama arkalarında bıraktıları kişiler,bu yıkımı yaşamaya devam edecekti. Tekrar ve tekrar,bugün çocuk olan Wang Shu'nun oğlu,bir gün babası gibi savaşçı olacaktı. Halkı için savaşmak zorunda kalacaktı,belki de ölecekti. Günlerdir rüyasında bu düşünce ile boğuşuyordu,küçük oğlanın kanlar ile kaplı yüzünün görüntüsü kabuslarının baş kahramanıydı.
"Ann,köprüye gelebilir misin? Acil durum."
Yakasında ki iletişim aracından, Rose'un sesi duyulunca düşüncelerinden sıyrıldı. Bu iletişim aygıtlarını depolardan birinde bulmuşlardı. Mürettebatın birbirleri ile iletişimde kalması için tasarlanmıştı,Albay Stranger bunları kullanmanın işleri kolaylaştıracağını söylemişti. Köprüye çağrılmasını önemli bir şey için olabilirdi,ama önce duş alsa iyi olacaktı. Sonra da, bir haftadır üzerinde olan şu kıyafetlerden kurtulmalıydı.
Geminin köprüsün de heyecanlı bir telaş vardı. Şu an da hareket etmiyorlardı,gemi durdurulmuş bir vaziyetteydi. Ahmet,tarama panellerinin başındaydı,Zhan ise iletişim bölümünde ayakta duruyordu. Gulf,her ihtimale karşı silah konsollarının yakınında durmayı tercih etmişti.
"İlk taramalar geldi,"dedi Ahmet. Uzay gemisinin gelişmiş teknolojisi,onun her defasında dumura uğratıyordu. Bulundukları konuma,bir ışık yılı uzaklıkta yıldız sistemi tespit etmişlerdi. Sekiz gezegenli bir sistemdi,tarama sonuçlarına bakılacak olursa içlerinden sadece biri M sınıfıydı."Tek güneşli bir sistem,dördüncü gezegen M sınıfı ve okumalardan anladığım kadarı ile yaşam izleri var."
"Sistem hakkında bilgisaray arşivinde birşey var mı?" Albay Stranger pilot koltuğunda oturuyordu. Şu geçen bir haftada,gemiyi daha iyi yönetmeye başlamıştı. Arada küçük sarsıntılar yaşıyorlardı ama,bunlar ufak tefek şeylerdi ve katlanılabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİTA
Fiksi PenggemarBir zamanlar mavi bir gezegen vardı. Biz ona Dünya diyorduk,sonra onlar geldi ve herşey değişti. Bu bizim hikayemiz,insan ırkından geriye kalan bir avuç sıradan insanın hikayesi...