Eveeet, ilk uzun hayran kurguma hoş geldinizz. ses efekti, havai fişekler
Bir anda aklıma geldi, uzun zamandır da hikaye yazmak istiyordum. Dedim neden yazmayayım ki? Ondan dolayı kolları sıvadım ve giriş bölümümüzü yazdım. Umarım bölümün sonunda fikirlerinizi belirtirsiniz, acemi olduğum için buna çok ihtiyacım var!
İyi okumalar efendim, yoonmin'li günler.
--
Hayat genellikle çok zorlayıcı olabiliyor. Bazen kuyruğunu kıstırıp tüm bunların bitmesini umuyorsun, bitmiyor. Bağırıp çağırmak istiyorsun ama yapamıyorsun çünkü buna bile gücün yok. Derdini anlayabilecek birini arasan bulamıyorsun. Tüm bu silsileyi 16 yaşına ait olan kısa parmaklı çocuğa yüklemek ne kadar doğruydu?
Midesinde bulunması gerek acı ve asidik sıvı boğazına çıkmıştı. O sıvı bile kusturacak kadar çok değildi. Midesi kendi kendini günden güne eritiyordu. Kimse fark etmiyor muydu? Küçüğün içten içte olan kızgınlığı insanlara değil kendineydi. Niye bu kadar kalın bacaklı ve kısaydı ki!
Yanağından öpüp yan sandalyesine oturan esmer güzeli annesi sayesinde pencereye olan boş bakışlarını dindirmiş önüne konulan tabağı çatalıyla eşelemeye başlamıştı. Daha yeni sarıya boyatılmış olan saçlarıyla ışık saçan diğer annesi de endişeli gözleriyle onu izliyordu fakat Jimin farkında bile değildi.
"Bal peteğim, tabağına dokunmamışsın bile! Doğruyu söyle kötü mü olmuş?" Annesinin güzel sesi salonla bitişik olan mutfakta duyulmuştu. Annesine diyemediği şeylerle yutkunan Jimin ise bakışlarını kaçırmıştı. Nasıl diyecekti, anne ben yemek yiyemiyorum ve sürekli kusuyorum, diye? Çareyi sessiz kalmakta bulmuş ve çatalı da aniden bırakmış elleriyle oynamaya başlamıştı. Metalin tabağa çıkmasından sonra oluşan rahatsız edici sesin ardından ise Hyejin annesi, sarışınına karşılık vermekten geri kalmamıştı.
"Hayatım, sorun senin enfes yemeklerinde değil. Senin yaptığın şey zehir olsa bile güzel olur zaten. Sorun bu beyefendide, ne olmuşsa artık bir şeycik yemiyor yavrucağım. Hasta olacaksın bu gidişle Jimin, çabuk ağzına bir şeyler tıkıyorsun yoksa ben karnın patlayana kadar sana yedireceğim." Jimin'in konuşmasına bile fırsat vermemiş çatalı eline tutuşturmuştu. Endişeyle bakan Wheein ve Hyejin annesinin bir şeyler anlamalarından korkmuş olacak ki tabağında duran patates sürüsünden birkaç tanesini ağzına doldurmuştu.
Yavaşça çiğnemeye çalışıyordu. Boğazından bile geçmeyen patateslerin kalorisini beyninde ölçmeye çalışıyordu. Pişmanlıkla midesini ovdu, kendini iğrenç hissetmişti. Yemek yememeliydi, su içmeli ve karnının gurultusuyla gününü devam ettirmeliydi, eğer bayılacak gibi olursa da bir elma ile gününü sürdürmeliydi. Park Jimin için olay bundan ibaretti. Yazın başlamış olduğu bu diyet yüzünden arkadaşlarıyla buluşacak enerjiyi bulamıyordu. Taehyung ile buluşmaya diye gidiyor saatlerce sahil yolunda koşuyordu. Yetmiyor çeşitli egzersizlerle bedenini daha fazla yormak için çaba sarf ediyordu.
Bunu yaptığında ilk başta ölecek gibi hissetti. Bedenini parçalıyorlar gibiydi ve pes etmek istedi. Fakat pes etmeyip daha çok sabretmeye başladığı için durumu felakete dönmüştü. Yaptığı sporlar yetmemiş yediği her lokmada kusmaya başlamıştı. Şu an ağzında büyüyen patatesleri de kusmayı planlıyordu. Fakat anneleri sadece iki patatesle bırakacak gibi olmadığından okul jokerini kullanmayı akıl etti.
"Aaaa, güzelliklerim geç kalıyorum ben okula!" Hızlıca kalkmış ve masanın dibinde eğik duran sırt çantasını bir koluna takmıştı. İlk önce yanında duran Hyejin annesini, ardından karşıda duran Wheein annesini öpmek için hızlıca harekete geçmiş bir öpücükte ona armağan edilmişti. Wheein Jimin'in arkasından kapıya koşturacaktı ki Hyejin onu durdurdu ve elini beline sararak masaya yasladı. Wheein kapıya doğru bağırırken Hyejin'in gözlerinden muziplik akıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
feble, yoonmin
Fanfictionzayıflamak isteyen jimin, karşı komşusu yoongi'yle sürekli karşılaşır, tw//aneroxia