Eveet, yedinci -aslında sekiz- bölümle karşınızdayıım!
İyi okumalar diliyorum, uzatmadan gidiyorum. Votelemeyi ve bolca yorum yapmayı unutmayın!
-----
Boğazım acıyordu.
Kustuğum için o kadar çok acıyordu ki gözyaşlarımı daha fazla esir edememiş dışarıya çıkartmıştım. Bir insan bir şeyden en fazla bu kadar pişman olabilirdi. Tuvaletin kenarına çömelmiş çaresizce daha fazla kusmaya çalışıyordum. Sabah sabah bu olay beni güçten çok düşürmüştü. Bacak ve kas ağrım durmaksızın devam ediyordu.
Bu hale gelmemde etkili olan en büyük sebep ise sabah kalktığımda ölçtüğüm ilk şeyin kilom olmasıydı. Ondan dolayı da tartıda dünden bir kilo fazla gördüğüm sayı moralimi yerle bir etmiş, kendimden nefret etmeme sebep olmuştu. Niye birden bu kadar çok yemiştim, salak mıydım?
Sindirim sistemim berbat halde olduğundan artık istesem bile yediklerimi kolay kolay eritemiyordum. Ondan dolayı hızlıca yağ olmuş yemekler beni çok sinirlendirmişti. Yoongi hyunga küfretmiştim, o olmasaydı yemeyecektim. Aklımı bulandırmıştı ama diyetime devam etmem lazımdı. Bu yüzden de beni zorlu bir süreç bekliyordu. Her gün onun yedirdiklerini kusmak için ayrı bir çaba gösterecektim. Bir kilo dahi almaya tahammülüm yoktu, daha fazla zayıflamam lazımdı.
"Jimin-ah geç kalacağız, çık tuvaletten artık!" Annemin seslenişiyle parmaklarımı ağzımdan çekmiş, hızlıca sifona basmıştım. Yanı başımda duran telefonuma baktığıma ne kadar uzun zamandır tuvalette olduğumu fark ettim. Uzun zamandır çaba harcıyor olmalıydım.
Kıyafetlerim çoktan üstümde olduğundan dolayı seri hareketlerle ayağa kalkıp yüzümü yıkadım ve dişlerimi fırçaladım. Saat sabah sekizdi, niye bu kadar erkenden gidiyoruz diye sızlanmadan edememiştim. Daha fazla annem, bekletmemek adına acıyan boğazımla yüzümü buruşturarak tuvaletten çıkmıştım.
Odamdan büyük bavulumu almış, bir de bagaja koymayacağım eşyaları koyduğum sırt çantamı bir omzuma asmıştım. Bavulun ağırlığından kaynaklı yavaş hareketlerle odadan çıktım ve kapıdan çıkmak için salondan geçmemiz gerektiği için salona ilerledim. Oturma odasında karşılaştığım bedenle kaşlarım kalkmıştı. Yoongi hyung yanında dış kapının orada, yanında bavulla bekliyordu. Sanırım bizimle gelecekti, Sooyoung anne zaten genelde işinden izin alamazdı o yüzden sabahları hep işte olurdu. Annem de götürebileceğini söylemiş olmalıydı.
Bana tuvalette seslenen Hyejin annemi aramıştı gözlerim, göremeyince aynada küpesini takan Wheein anneme döndüm. "Hyejin annem nerde anne?" Sorduğum soruyla küpelerini takmayı bitirmiş olacak ki aynadan ayrıldı ve küçük çantasını alarak çoktan giymiş olduğu ayakkabılarıyla dış kapıyı açtı. "Arabayı ısıtması gerekiyormuş, o yüzden önceden indi." Başımı tamam anlamında sallarken Yoongi hyunga baş selamı vermiştim, beni görmezden gelerek annemin açtığı dış kapıdan çıktı. Ben de hemen peşinden çıkmış kapıyı kapatmıştım.
Hyung beni uyuz ediyordu, bir selamı bile esirgemesi acayip sinirlerimi bozmuştu. Gözlerimi onun göremeyeceğini bir yerde devirip peşime taktığım bavulla annemi takip ederek asansöre binmiştim, Yoongi hyung da binince hızlıca düğmeye bastım ve kapıların kapanmasını sağladım.
Asansör hareket ederken annem güzel sesiyle konuşmaya başladı. "Bakın, eğer ikinizden birine bir şey olursa direkt beni arıyorsunuz." Evet annem yine klasik konuşmalarından birini gerçekleştiriyordu. Sooyoung ve Hyejin anneme göre oldukça evhamlıydı her konuda. "Onun dışında Jimin, her gün beni arayacaksın. Aramazsan gider görevli öğretmenini ararım ona göre."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
feble, yoonmin
Fanfictionzayıflamak isteyen jimin, karşı komşusu yoongi'yle sürekli karşılaşır, tw//aneroxia