SINIR 25 vote 100 yorum
BU KADAR GEÇ GELDİĞİ İÇİN ÜZGÜNÜM. Elimden geldiğince hızlı olmaya çalıştım
İyi okumalar 🥰
Sadece saatin tik-taklarını duyabildiğim evimde, yatakta sırt üstü yatıyordum. Bomboş ve beyaz olan tavana doğru düşüncelere dalmıştım. Nasıl hissetmem gerektiğini kestiremiyordum. Gerçekten o kadar boş gibiydi ki ruhum, düşüncelerim bile beynimde kısa süre duruyor daha sonra bulutların buharlaşması gibi yok oluyordu. Hayat gerçekten bir süre sonra insanı yoruyordu. 16 yaşındaki ben bile o kadar bunalmıştım ki, evden çıkmayıp yaşamımı sürdürmek istiyordum. Yatağımda yorgana sarılarak kıvrılmak, gözlerimi sonsuz uykuya açmak istiyordum.
Hyejin annem ile girdiğimiz kavgadan sonra bu sabaha yalnız uyanmak, terk edilmiş gibi hissettirmişti. Sanki bana küsmüşler ve bavullarını toplayıp gitmişlerdi. Her şey o kadar üst üste geliyordu ki, onlar da yanımda olmazsa kendimi bu kaostan nasıl kurtarabilirim bilmiyorum. Parmağımı şıklatsam ardından aramız eskisi gibi olsa, olmaz mıydı?
Dün yaşananlar... gerçekten delirmiştim. Ciddi anlamda o kişinin ben olmadığımı gece sakinleştiğimde fark ettim. Sinir tüm bedenimi ele geçirmiş ailemle, Yoongi Hyung ile feci çakışmıştım. Annelerime bir özür borçluydum ama nasıl yüzlerine bakacağım bilmiyordum. Uzun zaman sonra bu kadar ciddi bir kavgaya girmiştik.
Hepsi benim suçumdu. Bunun farkına sonradan varmak pişman hissettiriyordu. Annelerim konusunda durum böyleydi işte. Ben Yoongi Hyung'a bakmadan koşarak uzaklaşmış ve eve gelmiştim. Evde hakim olan sessizlik gözümü korkuttuğu için uzaktan bana bakan annelerime bakmadan odama girmiş ve kapıyı kapatmıştım. Eve vardığımda hala sinirliydim.
Özellikle Yoongi Hyung'u tüm gece düşünüp durdum. Onun beni korumacı tavrıyla sardığını tüm iliklerimle hissediyordum. Açıkçası Yoongi Hyung hakkında belirli bir düşüncem yoktu. Her zaman farklı davranan bir insandı. Kafamı oldukça karıştıran bu durum yüzünden hiçbir zaman tam anlamıyla hyungu bir noktaya yerleştirememiştim. Her gün farklı bir şeyle karşıma çıkıyordu.
Ona hayrandım, küçükken her zaman yanında durmak isterdim çünkü onunla bir şeyler konuşabilmek bile fanboy beni heyecanlandırırdı. Gerçekten tam bir fanıydım hyungun. Fakat şu an hala o hislerim hayranlık mıydı emin değildim. Belki de sadece imreniyordum ya da tamamen farklı bir şekilde kalbime çarpan o kelebekler imrenmekten, hayranlık saçmalıklarından değildi.
İçimdeki o sesi dinlememeye çalışıp düşüncelerimi savdım. Yoongi Hyung'a farklı hisler besleme düşüncesi beni rahatsız hissettiriyordu, korkuyordum.
İlk başta dalga geçtiğini sandığım o öpücük... Sakinleştiğimde daha iyi anlamıştım. Çıkıştığım için kötü hissetmemiş değildim ayrıca. Anlayamadığım nokta şuydu, Yoongi Hyung benden nefret etmiyor muydu? En azından öyle biliyordum. Fakat düşündükçe bir şeyler uyuşmuyor gibiydi. Hyung'un benimle dalga geçmek için öpecek kadar kötü bir insan olduğunu düşünmüyordum.
O zaman neden?
Gerçekten delirecektim! Sinirle yatağı tekmeledim ve yüzümü yastığa bastırarak içine doğru bağırdım. Sesim dışardan çok az ve boğuk çıkmıştı. Dün Yoongi Hyung beni öperken hissettiğim duyguları unutamıyordum. Belki çok az iyi hissettirmiş olabilirdi ama çoğunlukla şaşkınlık içerisindeydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
feble, yoonmin
Fiksi Penggemarzayıflamak isteyen jimin, karşı komşusu yoongi'yle sürekli karşılaşır, tw//aneroxia