İyi geceleer! Evet bölümü genelde geceden yazıp sabah atıyorum. Bu sefer şimdi atmak istedim. Umarım beğenirsiniz. Günde iki bölüm az bir rakam değil gerçekten de.
İyi okumalaar, sizi bölümle baş başa bırakıyorum.
----
Sessizlik.
Sinir bozucu bir sessizlik vardı.
Yoongi bana eziyet çektirmesine hiçbir şey demiyordu sanki. Bir süre öylece bakıştık. Sonradan bu sessizliği kesen kişi Yoongi olmuştu. Derin sesiyle konuşurken ben dilimi yutmuş gibi susuyordum. "Bu halin ne? Niye kusuyorsun Jimin-ah?" Zeminde sabitlenmiş ellerimi sıktım, hiçbir şey diyemiyordum. Bakışmamızdan rahatsız olmuş ve başka yöne dikmiştim irislerimi.
"Hyung, rahatsızlandım biraz." Kısılmış sesimle iki kelime çıkmıştı ağzımdan, neye inanır veya neye inanmaz bilmiyordum. Ne tepki vereceğini kestirememiştim, belki umursamaz ve içeri döner diye düşündüm.
Fakat o beni şaşırtarak kendini bana yaklaştırmış irkilmeme neden olmuştu. Sıradaki adımının ne olacağı aklımın ucundan dahi geçmiyordu. Uzun zaman sonra Yoongi hyungu ilk defa böyle görüyordum. Sanki... endişelenmiş gibiydi? Bu fikri hemen kafamdan attım çünkü teknik olarak Yoongi hyungun endişelenme diye bir duyusu yoktu, en azından bana karşı.
İyice bana yaklaşmışken çektiğim irislerimi tekrar ona yönelttim. Şu an iğrendirici görünüyor olmalıydım. Yeni kusmuştum ve ağlamıştım. Şişmiş yüzümü görmeden bile tahmin edebiliyordum. Kolumdan tutarken konuştu. "Hadi gel yüzünü yıkayalım." Hissetmediğim bacaklarımdan dolayı ellerini belime sarmış ve beni lavaboya doğru tabiri caizse sürüklemişti. Hyung çok düşünceli davranıyordu.
Lavabonun karşısına geçtiğimizde dağılmış saçlarımı gördüm. Daha önemli ağzımın kenarında kusmuk kalıntısı vardı, benim bile iğrenebileceğim bir görüntüydü bu. Yoongi hyung gerçekten nasıl dayanıp benimle konuşabilmişti? Hızlıca suyu açtım ve az önceki görüntüyü yok etmek istercesine suyu yüzüme çarptım. Ağzımı da çalkalamış ve suyu kapatmıştım.
Ardından Yoongi böyle ilerleyemeyeceğimizi anlamış olmalı ki beni bugün kaç kez daha şaşırttığını sayamadığım bir şekilde, kucağına almıştı. Sırtına falan da değil, bildiğiniz gelinmişim gibi bacaklarımı bir koluyla kolaylıkla kavramış ve diğer eliyle de belimi desteklemişti. Ani havalanışımla ufak bir çığlık attım ve refleksle kollarımı boynuna doladım. Tamamen ona sığınmış gibi görünüyordum.
Tuvaletten çıkmadan önce beni utandırarak basılmamış sifona basmış ve az önce çıkarttığım şeyin kaybolmasını sağlamıştı. Bunu nasıl unutabilirdim, gerçekten yanaklarımın kızaracağı kadar utanmıştım. Yoongi sanki benimle ilgilenmek istemiyorcasına huysuzlandı. "Velet, bugün beni çok uğraştırıyorsun." Mırıldanmalarını sürdürdü. "Dua et annem seninle ilgilenmemi söyledi."
Aslında haklıydı, Yoongi benimle uğraşmazdı. Sooyoung annemin hatırına böyle yapıyor olmalıydı. Başımı istemsizce biraz aşağı indirdim. Çok zorluk çıkartmış olmalıydım, iç çektim. "Teşekkür ederim." Sesim biraz kısık çıkmıştı. "Ve özür dilerim hyung." Dediklerimden sonra Yoongi hiçbir şey söylememişti.
Salona ilerleyeceğimizi düşünürken beklemediğim şekilde salonu es geçip kendi odasına doğru hızlı adımlarını sürdürdü. Ben de el mahkum Yoongi'nin beni indirmesini bekliyordum. Birinin kucağında ilk kez taşınıyordum sanırım. Aslında kilolu olduğum için birçok insan beni taşıyamaz, ben onları taşırdım. O yüzden ilk defa kucakta taşınmanın zevkli hissini tatmıştım. Hareket etmene gerek yoktu, sadece duruyordun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
feble, yoonmin
Fanfictionzayıflamak isteyen jimin, karşı komşusu yoongi'yle sürekli karşılaşır, tw//aneroxia