Arkadaşlar ilk bölümümz geldi :)) Ee, yorum ve beğeniler nerede? :D Herkesin düşüncelerini merak ediyorum. İlk defa romantik komedi tarzında yazıyorum umarım başarılıdır. Bekliyorum görüşlerinizi :)))
-
Derin bir nefes aldım. Heyecanlanacak bir şey yoktu. Her zaman ki konuşmamı yapacak ve koca adamın gönlünü alarak bugün de yırtacaktım. Ah, hep böyle olmuyor muydu? Ama bu sefer gerçekten suçum yoktu. Tamam, çok az vardı. Belki biraz daha vardı. Hatta çoğunluk bende de olabilirdi suçun ama az da olsa bir kısmı yoktu dimi? Bu da beni tam olarak suçlu yapmazdı ve ben koca adamın adaletine güveniyordum.
''Mine Hanım girebilirsiniz.''
Koca adamın sekreterine hafif bir göz kırptım. Oturduğum son derece rahat koltuktan kalkarak ahşap ve motiflerle dolu olan kapının önünde durdum. Tamam, hazırdım. Girecektim ve bitecekti.
Kapıyı bir kere çalmanın yeterli olacağını düşünerek içeriye adımımı attım. Tam bir hanımefendi gibi kuğu yürüyüşümü tamamlayarak sevgili dedemin huzuruna arzı endam ettim. Mağrur bir ifadeyle başımı kaldırarak dedeciğimin rengi laciverte kayan gözlerine baktım. Orada ki gördüğüm öfkeyi görmemiş gibi yaparak hafifçe gülümseyerek ''Merhaba dedeciğim.'' dedim. Sesimi de olabildiğince sevimli tuttuğumu söylememe gerek yoktur sanırım.
''Merhabaymış. Bu üstün başının hali ne?''
Ne demek ne? Ben tek dedemin gözüne girebilmek için yani tamam tek bundan değil. Elbette ki cezadan kaçmak için tam bir iş kadını gibi siyah kalem etek, siyah ceketim, beyaz gömleğim ile arzı endam ediyordum. Tabi ta babaannemin zamanlarından kalma olan çantamı söylemeye bile gerek yok.
''Size uygun bir torun olmaya çalışıyorum dedeciğim.''
Verdiğim cevaptan memnun kalmayarak iki elini de öfkeyle masaya indirdi.
''Daha çok sirkte gösteriye çıkacak bir maymuna dönmüşsün.''
Bu laflara her ne kadar sinirlensem de sevgili ve saygıdeğer dedeciğime sadece yüzümde hafif bir tebessümle karşılık verdim.
''Dedeciğim saygın bir iş kadınına karşı yaptığınız bu yakıştırma eminim iş çevrelerinde fazlasıyla yankı bulacaktır.''
Küçümser bir tavırla beni süzdü. ''İş kadınıymış. Gerçekten kendini öyle mi görüyorsun?''
''Öyle değil miyim dedeciğim?''
''Hayır. Yirmi beş yaşına gelmiş dede parası yemekten başka bir halt bilmeyen şımarık, evde kalmış bir kız kurususun!''
Tamam, yirmi beş yaşındaydım. Bu doğruydu ama diğer geriye kalan her şey yanlıştı. Bir kere ben evde kalmadım, sadece seviyeme ve statüme uygun birini bulamadım. Öyle bir olduğunda tabi ki evlenebilirdim. Ek olarak da gayet bilgili bir kadındım. Bütün magazin dergilerinde ki her satır ezberimdeydi. Sonra her makyaj ve kıyafet kataloğu hakkında görüşüm ve bilgim vardı. Ben mi cahilmişim? Peh!
Sesimi olabildiğince sevimli tutarak ''Dedeciğim... Bu devirde evlenecek erkek bulmak zor biliyorsunuz. Özellikle de benim kadar zengin, güzel ve zeki olunca bir kadın daha da zorlanıyor.'' dedim.
Dedemin kahkaha sesi yankılanmıştı tüm odada. Bu iyiye işaretti. Dedemi yumuşatmaya başlamıştım ve bir saate kalmaz hiçbir şey olmamış gibi eğlenmeye ve alış verişe kaldığım yerden devam edebilirdim.
Hafifçe oturduğu koltuktan bana doğru eğildi ve eliyle gelmemi işaret etti. Yavaş adımlarla ilerledikten sonra aramızda belli bir mesafe kalınca durarak dedeciğimin gözlerinin içine baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fiyasko Prenses
General FictionO bir zengin. O bir prenses. O bir güzellik abidesi. O fazla zeki. O kim mi? Tabi ki benim. Ben kim miyim? Tanıştırayım sizi kendimle. Ben Mine VUSLAT!