Bitmiştim ben. Hayat benim için şu saniyeden sonra kepenklerini kapatmıştı. Oysa hiçbir zaman bu kadar kısa yaşayacağımı düşünmemiştim. Daha dünya ikonu olacaktım ben. Bu sonu hak etmemiştim.
"Mine!" diyen dedemin öfkeli sesi ile hala yaşadığımı anladım ve o an keşke ölseydim diye içimden geçirmeden edemedim. Dedem öyle bakıyordu ki korkudan yerin dibine giresim, yok olasım, uzun yıllarca da çıkmayasım geliyordu. Koray'ın belimi tutan eli olmasa herhalde çoktan bu düşüncemi gerçeğe dönüştürmüş olacaktım.
"Dedeciğim..." dedim hafif ağlamaklı çıkan bir sesle. "Biz..."
"Siz ne?" diye öfkeyle kükredi dedem ve o an istemsizce Koray'a biraz daha yaklaştım. Ne diyeceğimi bilemez bir halde yaşlı bir aslanı andıran dedemle göz teması kurmamaya çalışıyordum.
"Salih Bey..."
"Ben sana güvendim... Torunumu emanet ettim Koray!"
"Güveninizi boşa çıkardığımı düşünmüyorum."
Allah'ım bu Koray'ın gerçekten kafasından birkaç tane tahta eksikti. Ne diye dedeme dikleniyordu ki? Dedemin bizi hemen öldürmesini mi istiyordu bu adam?
"Böyle mi güvenimi boşa çıkarmadın?"
"Yanlış bir şey yaptığımızı düşünmüyorum. Torununuz benim için çok özel..."
Son duyduğum kelimeler içimde ki korkuyu hızla defederek yerine heyecanı oturtturmuştu. Koray'a doğru dönüp ona baktığımda, onun da bana baktığını gördüm ve sonra dedeme doğru dönerek "İzninizle," diyerek beni bıraktı ve dizlerinin üzerine çöktü. Ben ne olduğunu anlamamış bir şekilde ona bakarken o dünyanın en kutsal, muhteşem sorusunu sormuştu.
"Benimle evlenir misin Mine?"
Öldüm de cennette falan mıydım ben? Neler oluyordu böyle?
"Hazırlıksız bir evlenme teklifi oldu devedikeni... Kabul ettiğin de istediğin yüzüğü alacağım söz veriyorum."
Gözlerim dolmuştu. Heyecan ve mutlulukla "Evet," dedim ve onun ayağa kalkması ile sımsıkı sarıldım ona. Ne garipti... Bu adam benim yerin dibine soktuğum adamdı ama ben onu sadece yerin dibine sokmamış kalbimin de dibine sokmuştum. Yoksa böylesine sazan gibi, bu kadar basit bir evlenme teklifini kabul edemezdim.
Koray beni kendinden hafifçe uzaklaştırarak dedeme doğru döndü. "İzninizle torununuzla evlenmek istiyorum efendim."
Dedemin gözlerinin dolduğunu görmüştüm. Dayanamayarak dedeme doğru yaklaştım ve ona sımsıkı sarıldım. O benim bu dünyada ki tek ailemdi. Tek kahramanım, kurtarıcım... Her şeyimdi.
Dedem de bana sarıldıktan sonra beni kendinden hafifçe uzaklaştırarak alnımdan öptü ve sonra kollarının arasına alarak Koray'a çevirdi bakışlarını. "Onu üzersen seni mahvederim Koray."
"Üzmeyeceğimden emin olabilirsiniz..."
Her zaman mutlu olduğumu düşünürdüm ama şu an görüyordum ki ben hiçbir zaman gerçek anlam da mutlu olamamışım. Mutluluk ne demek, nasıl bir duydu hepsini ben yeni öğreniyordum.
***
Bu mutlu haberi tüm sosyal paylaşım sitelerinde duyurmak istiyordum fakat o kadar yorgundum ki bunu yarına saklayabileceğimi düşündüm.
Dedemle birlikte geçirdiğimiz saatlerden sonra herkes odasına çekilmişti. Melih akşam bir işi çıktığı için şehre inmişti ve bu yüzden bu kutlu haberden ona bahsedememiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fiyasko Prenses
General FictionO bir zengin. O bir prenses. O bir güzellik abidesi. O fazla zeki. O kim mi? Tabi ki benim. Ben kim miyim? Tanıştırayım sizi kendimle. Ben Mine VUSLAT!