Jungkook
"Hayır, dur!" Jaehyun, bize doğru yaklaşanlardan birine ateş etmek üzereyken, seslenmiştim fakat beni duymamıştı. Birini haklamıştı ama ses büyük bir yankı oluşturduğu için diğerleri de az sonra bulunduğumuz yere gelecekti. Bu yüzden çıktığımız kapıdan, içeri markete geri girmiştik.
Sadece belki de bir dakikanın ardından, marketin önüne doluştuklarında, kapının daha fazla dayanacağını düşünmüyorduk. Bu yüzden ben kapıyı tutarken, Jaehyun da arkasına yaslayabilecek bişeyler aramaya çalışıyordu.
"Jaehyun, daha fazla tutamayacağım. Kaç burdan!" diye bağırdığımda; kapı fazla yüklendikleri için nerdeyse kırılmak üzereydi.
Fakat Jaehyun kaçmak yerine yanıma geldiğinde kaşlarım çatıldı. "Hey, neden gitmiyorsun?! Git hadi, ben kapıyı tutuyorum işte" dediğim an camın çatlama sesini duymuş ve sözlediğim sözü gerisin geriye yutmuştum.
"Üç'e kadar sayalım, ardından birlikte kaçalım" dedi ve cebindeki bıçağı çıkarttı.
O sayarken, ben derin bir nefes aldım ve elimdeki baltanın sapını sıkıca kavradım. İkimizde aynı anda koşarken; kapı arkamızdan sert bir şekilde açıldı ve dışarıdaki zombi sürüsü homurtularla içeri girdi.
Bu küçücük markette kaçabileceğimiz başka bir alan yoktu. Nereye gitsek bizi bulurlardı, bu yüzden rafların arasına saklanıp, yanımıza gelmelerini bekledik. Ayak sesleri ve homortular yaklaştıkça, Jaehyun'un yüzünün bembeyaz olduğuna şahit olmuştum.
Sakladığım yerden çıkıp, birini yakaladıktan sonra yere yatırarak kafasına elimdeki baltayı sapladım. Çıkan siyah kanın yüzüme fışkırıp, ellerime bulaştığında; midem resmen ağzıma gelmişti.
Jaehyun bu sırada korkuyla, yüzüme bakarken eliyle arkamı işaret etti. Ayağa kalktığımda dönüp arkama bakacağım an, ayağım kaymasıyla yerde yatmakta olan şeyin üzerine düştüm. Âdeta sürünerek yürüyen bu yaratığın, bana anında saldırmasını beklerken; yanımdan geçip, Jaehyun'a doğru yürümesine şaşırmıştım.
Aklıma gelen şeyle, gözlerim açıldığında; yerimden kalktım ve Jaehyun'a seslendim. "Çabuk yanıma gel"
O, yanındakini atlatıp hızla yanıma koştuğunda, bende iğrenerek yerde yatan şeyin vücuduna daha fazla darbe verdim ve o iğrenç kanların daha çok çıkmasını sağladım. Elimize, yüzümüze ve kıyafetlerimize sürdüğümüz kanların bizi koruyabileceğini düşünüyordum yani öyle olmalıydı. Başka bir çaremiz yoktu.
Midemiz bu kokuya karşı bulansa da, buna katlanmak zorundaydık. Gelen seslerin yaklaşmasıyla, sessiz olmaya çalışarak ayağa kalktık. Yavaş adımlarla onlar gibi yürüdüğümüzde; onların da normal davranmaya başladıklarını farkettim. Yani salgırganlık yapmamışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood, Sweat & Tears | RoséKook ✓
Science Fiction[Tamamlandı] Zombi istilası sonucu yeni dünya düzeninde sağ kalmayı başarabilmiş ve kendileri gibi yaşam savaşı veren, diğer birçok kişiyle yola devam etmek zorunda kalan bir grup gencin hikayesi. Bir virüs, parazit, mantar veya herhangi şey, insan...