12⋆

1K 225 59
                                    

Jungkook

Ada'nın karşısında bir yere geldiğimizde; silahımı Jin'e verip, Chaeyoung'u kucağıma alarak bottan indim. Burasının neresi olduğunu kestirememiştim ama hâlâ Kore topraklarında olduğumuzu umuyordum. Çünkü; Japonya kıyılarında olsak daha botun üzerindeyken ateş açılır ve daha karaya ayak basamadan ölmüş olurduk. Sonuçta kimse böylesine virüs taşıyan bir yerden geleni kabul etmezdi.

Biraz yürüdükten sonra yola çıktığımızda; bizi bekleyen araca doğru ilerledik. Şehirden uzak bir yere gelmiş olmamıza seviniyordum çünkü; bu bilgisizlikle hayatta kalabilmemiz kesinlikle fazla sürmezdi.

Jeep dağlık alanlarda hızla ilerlerken; yolların bozuk olması nedeniyle epeyce sarsılmaya başladığımızda; Chaeyoung'un acı dolu inlemelerini duyuyor ve ne yapacağımı şaşırıyorduk. Ona yardım edememek bile canımı yakarken, onun çektiği acıyı tahmin etmek istemiyordum.

"Çok kan kaybetti, daha çok yolumuz var mı acaba?" Jin konuştuğunda, arabayı süren çocuk çok az kaldığını söylemişti.

"Böyle giderse, onu kaybed-" sinirli bakışlarım Jennie'yi bulduğunda sözü yarıda kesilmişti.

"Jungkook, endişelenme. Annem çok iyi bir doktordur. Onu iyileştireceğine eminim" Jisoo, gülümseye çalışarak konuştuğunda içim biraz da olsa rahatlamıştı. Eğer zamanında yetiştirirsek, onu kurtarmak için şansımız olabilirdi. Olmalıydı da.

Kucağıma aldığım Chaeyoung ile birlikte araçtan inerek, hızla eve doğru ilerledim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kucağıma aldığım Chaeyoung ile birlikte araçtan inerek, hızla eve doğru ilerledim. İçeriden çıkan birkaç beyaz önlüklü insan bizi karşıladığında; bana onu götürmem gereken yeri göstermek için yolu gösterdiler.

Chaeyoung'u girdiğim odadaki yatağın üzerine bıraktığımda; doktorlar hazırlık yapana kadar karnının üzerine bezle bastırmaya devam ettim. Yüzü, çok fazla kan kaybı yaşadığı için solgun görünüyordu. Teni beyazlaşmış ve soğumuştu.

"Acil B pozitif kan getirin!" içeri giren kadının sesi bütün odada yankılandı.

Yanıma gelen kişi, izin isteyerek yerimi almıştı. Bir iki adım geri gittiğimde; bezi karnından çekerek elbisesini kesmeye başlamıştı. Diğerleri de yanına geldiğinde kalbim acı içinde kıvranırken olacakları izlemeye kendimi hazırlamaya çalışıyordum ki; "Sen dışarı çık istersen" diyen kadına dönüp baktığımda, gülümsediğini gördüm.

"Ben onun teyzesiyim. Merak etme ona kurtaracağım" tekrar gülümsediğinde, başımı salladım ve odadan çıktım. Onu öyle kanlar içinde görmek, içimi daha fazla yakıyor ve ben dayanamayacak gibi hissediyordum.

Blood, Sweat & Tears | RoséKook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin