🍒Final bölümüne hoşgeldiniz 🍒
Öncelikle söylemek istiyorum ki, bu kitabı yazmak sizlerler paylaşmak çok hoşuma gitti. Sizin ilginiz yorumlarınız da beni çok mutlu etti. Herşeyin ne yazık ki bir sonu olacağı gibi bu kitabında sonuna geldik. Umarım hoşunuza giden bir kurgu yayınlamışımdır. Herkese teşekkür etmek istiyorum, iyi ki varsınız. Sizi çok seviyorum 🥀
️❤️İyi Okumalar❤️
CHAEYOUNG
Pek eğlenecek havam ve hâlim olmadığı için Jisoo'ya kısa bir mesaj atıp, festival alanından ayrıldım ve sahil tarafına doğru yürümeye başladım. Hergün geldiğim bu sahil yolunu neredeyse gözü kapalı yürüyecek vaziyetteydim, artık. Buraya gelmek, deniz havası almak, çiçek bahçelerinde dolaşmak sanki acılarımı hafifletiyormuş gibi hissettitiyordu. Çünkü; buralarda olmak, bana onunla olduğumuz güzel anıları hatırlatıyordu. Onu hafızamda tam anlamıyla canlandırabildiğim tek yerin nedensizce burası olması çok tuhaftı fakat ben artık sanırım buna da alışmıştım.
Onunla ayrılmadan yani daha doğrusu o orduya katılmadan önce bana onu sahil yolundaki çiçek bahçesinde beklemem gerektiğini söylemişti. Bende Busan'a geri döndüğümüzden beri; her gün bıkmadan, usanmadan buraya gelip onu beklemiştim.
Belki de bu yüzden kendimi huzurlu bulduğum ve onu andığım en güzel yerdi, burası. İnsanlara göre dönmeyecek birini beklemek ve hergün buralara kadar gelmek saçma olabilirdi ama ben ne kadar umutlarımın tükendiğini söylesemde, onu beklemekten asla vazgeçmemiştim. Asla da vazgeçemezdim.Üç yıldır bekliyordum, onu. Tam tamına bin günü aşmış zaman dilimi.. Geçen zamanın sadece rakamlardan ibaret olmadığını biliyordum ve onu anmadığım tek bir dakika bile ömrümden ömür gidiyor gibi hissediyordum. Ben hariç herkesin keyfinin yerinde olmasına aldırış etmiyordum. Güzel günleri ve mutlu olmayı elbette hak ediyorlardı. Asla ama asla kendi üzüntümle onların mutluluğunu gölgelemek istemiyor ve yanlarındayken nasıl hissettiğimi bile gizlemeye çalışıyordum. Tabi ne kadar başarılı olduğum tartışılırdı.
Jisoo ve Jin'in bu yaz düğünleri olacaklardı. Jennie ve Hoseok şu an Hawaii tatilindeydiler. Yoongi, kız arkadaşı Yerin, Taehyung ve Lalisa ile birlikte Tayland'a gitmeyi planlıyorlardı. Teyzem, doktorluk görevinin yanı sıra bilim adına birçok katkıda bulunuyor ve yeni öğrenciler eğitiyordu. Jimin de geri dönmüştü. Yani anlaşılan oydu ki, bu hikâye de arafta kalan sadece Jungkook ve ben olmuştum. Herkes için sevinsem de, aynı şeyi kendim için söyleyemiyordum. Onun hayatta olduğundan bile emin değilken, nefes bile almak istemiyordum. Bir türlü yaşıyordum fakat nasıldım hiç bilmiyordum.
Bebeğimi kaybetsem de hâlâ onun yokluğuna alışamamış, alışmak istememiştim. Mezarına sıklıkla gitsemde, onun ellerimin arasından kayıp gittiğini bir türlü kabullenememiştim. Her ne kadar cennetten bizi izlediğini düşünsemde onun acısı içimi yakıp kavurmaya devam etmişti. Üzerine Jungkook'tan da uzak kalmak beni tam anlamıyla yıkıp, geçmişti. Bu enkazın altından asla tek başıma kalkamayacağımı biliyordum. Tek ihtiyacım olan şey Jungkook'un geri dönmesiydi fakat o bir türlü gelmiyordu. Görünen o ki, gelmeyecekti de.
Adımlarımı durdurup bedenimi denize çevirdiğimde; gözlerimi kapatıp, gözyaşlarımın yanaklarımdan süzülmesine izin verdim. Derin bir nefes alıp, bir süre sonra gözlerimi araladığımda; bakışlarımı içimi ürperten suyun üzerinde gezdirmeye devam ettim. Artık gücüm kalmamıştı ve kaybedecek birşeyimin olduğunu da düşünmüyordum. İleriye doğru ilerleyeceğim sırada, birine çarpacak olmanın verdiği refleksle adımlarımı bir anda durdurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood, Sweat & Tears | RoséKook ✓
Ciencia Ficción[Tamamlandı] Zombi istilası sonucu yeni dünya düzeninde sağ kalmayı başarabilmiş ve kendileri gibi yaşam savaşı veren, diğer birçok kişiyle yola devam etmek zorunda kalan bir grup gencin hikayesi. Bir virüs, parazit, mantar veya herhangi şey, insan...