Chaeyoung
"Chae! Chae? Aish uyanmıyor bu kız!" Jennie'nin sesiyle yavaşça gözlerimi açtım.
O kadar çok uykum vardı ki, tekrar gözümü kapattığımda saçlarımın okşandığını hissettim. Gülümsediğimde; anılarımda annemin her gece uyumadan önce saçlarımı öpüp okşaması canlanmış ve bu mutlu hissetmemi sağlamıştı.
"Chae, hadi bebeğim kalkmalısın. Birazdan Jimin bizi almaya gelecek" derin bir nefes alıp gözlerimi açtığımda yanı başımda duran Jisoo'ya sıkıca sarılıp ağlamaya başladım.
"Korkma güzelim. Yakında herşey düzelecek, ben inanıyorum" keşke senin kadar güçlü olabilseydim, Jisoo.
Kafamı sallayıp gözyaşlarımı sildim. Söylediklerine bende inanmak istiyordum. Yakında herşeyin biteceğine ve bu kâbustan uyanacağımıza delicesine inanmak istiyordum. Onlar kadar güçlü ve korkusuz olmak istiyordum ama tek yaptığım şey küçük bir çocuk gibi davranmak oluyordu.
Yataktan kalktığımda, başımın dönmesiyle tekrar yatağa oturmam bir olmuştu. Kendimi hiç iyi hissetmiyordum.
"Bişeyler yemelisin, enerjin çok düşük" Jungkook'un bu dediğini hak vermiş ve başımı sallamıştın. Onun ne ara yanıma geldiğini anlamamıştım, bile ama her zaman böylesine ilgili olması bana iyi hissettiren belki de tek şeydi.
Banyoya gittikten sonra kısa süre içinde elimi, yüzümü yıkayıp geri döndüğümde küçük olan masanın üzerinde bana ayrılmış olan sandviçi gördüm ve gülümsedim. Günlerdir doğru dürüst bişeyler yememiştik. Herkes gibi bende yemeğimi alıp, yatağın bir köşesine oturdum ve yemeğe başladım. Gerçekten de çok acıktığımı bütün hücrelerimde hissediyor gibiydim.
Jimin odaya geldiğinde acil gitmemiz gerektiğini söylediğinde; yine robot gibi davranarak onu takip ederek odadan çıkmıştık. Koridorda bu işi planlayanlara denk geldiğimizde; bakışlarım o iğrenç adamı bulmuştu. Bizi durdurduğunda, yanımıza daha çok yaklaştı ve baştan aşağı süzdü.
"Günün sonunda, bu kızları benim
için ayır, Jimin. Onlarla küçük bir kutlama yapacağım" elleri yanağımı okşandığında cidden midem bulanmıştı.Şu anda hepimizin ne kadar sinir olduğunu ve özellikle erkeklerin onu dövmek için kendilerini çok zor tuttuklarını biliyordum. Ama dedikleri gibi ne olursa olsun, biraz daha sabretmek zorundaydık. Kurtulmak istiyorsak, bazı şeylere katlanmak da zorunda olduğumuzu gayet iyi biliyorduk.
"Jimin, hadi ama surat mı asıyorsun bana? Merak etme, içlerinden birini seçmene izin vereceğim" adam kahkahalar atarak uzaklaştığında, derin bir nefes aldım. Böylelerine adam, bile denmezdi.
"Siz ona aldırmayın. Adi herifin teki sadece! Dediklerimi hatırlıyorsunuz değil mi? En arka sıralara geçin, böylelikle işaretimle daha kolay kaçabileceksiniz. Dikkatli olun, pes edip duygularınızı belli edecek olursanız, ölürsünüz! Ya da bir zombiye dönüşür yine ölürsünüz. Jungkook burda bulunan tek kırmızı ceketli adamın cebine küçük bir sis bombası bıraktım" Jimin fısıldasa da bize duyurabilecek bir ses
tonunda konuşmuştu.Birlikte, topluluğun arasına karıştığımızda; çok da uzakta olmayan bir ses kulaklarımıza doldu. Gayet kendinden emin ve korumacı bir yapısı vardı. Keşke bizi de kullanmak için değil de gerçekten de koruyup, kurtarmak amacıyla burada tutuyor olsaydı.
Burada bulunan sayılı kişilerle birlikte bir geçitten geçerken birden Jungkook'un yanımda olmadığını farketmiştim. Hızlıca ve bir o kadar da sessizce ön sıralara gittiğinde, korku yine bedenimi sarmaya başlamıştı ki Yoongi'nin yanımda oluşunu fark edişimin ardından elimi sıkıca tuttuğunu hissettiğimde bir nebze olsa iyi hissetmiştim. Her ne kadar ayrılsakta, beni en az Jungkook kadar koruyup kollamaya çalıştığını fark ediyordum. Duygusal olarak ilişkimiz bitse de hâlâ iyi olduğumuzu görebilmek bana bu zorlu şartlarda en iyi gelen nadir şeylerden biriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blood, Sweat & Tears | RoséKook ✓
Ciencia Ficción[Tamamlandı] Zombi istilası sonucu yeni dünya düzeninde sağ kalmayı başarabilmiş ve kendileri gibi yaşam savaşı veren, diğer birçok kişiyle yola devam etmek zorunda kalan bir grup gencin hikayesi. Bir virüs, parazit, mantar veya herhangi şey, insan...