10 ☂️ Gün ışığıyla görülen gerçekler

417 66 48
                                    

Helloo~ 🍌

Yeni ve içime sinen bir bölümle geldimm. İlerideki bölümler için çok heyecanlı olduğumdandır sanırım bölümleri çok hızlı ve çok kelimeli yazıyorum ndşcmwşlcşsg

Bu uzun bölümde de keyifli okumalar dilerim~💐

🎧 Butterfly - Smile

10 ☂️ Gün ışığıyla görülen gerçekler

Tanrım... ben hangi çizgi romanın içine girmiştim böyle?

Kehribar renkli gözler üzerime çevrilirken tek yapabildiğim bana yönelen onlarca bakışa karşılık olarak şaşkınca onlara bakmaktı.

O an beni gören herkes ellerindeki çapalar, gübre dolu torbalar ve onlar gibi birkaç tane bahçe malzemesiyle birlikte oldukları yerde kalmışlar ve ağızlarının birkaç milimetre açılmasına engel olmaksızın donuk yüz ifadelerini benden sakınmamışlardı.

Evet, belli ki onlar da en az benim kadar şaşırmıştı.

"Hala burada dikildiğine göre 5 dakikalık süre senin için fazlaydı sanırım Park Jimin."

Arkamda bir anda beliren ve üzerine geçirdiği pantolonunun kemeriyle uğraşan bedenin katı sesiyle kendime gelebildiğimi düşünmesem de kısa süreli zamanımı boşa harcadığımı fark etmiş ve köprüye gidebilmek adına ayaklarımı hareket ettirmeye çalışmıştım. O an şaşkınlığın verdiği etkiyle bacaklarımı bir milim bile oynatamamıştım. Tanrım, tam karşımda bana bakan onlarca yeşil cüce vardı. Bu durumda ben ne yapabilirdim ki?

"Korkma Park Jimin, seni yemezler." Sol kulağımın hemen arka tarafında hissettiğim sıcak nefes ve kulağımı dolduran o tutkulu sesle gözlerimi açabildiğim kadar açmış ve o an ne olduğunu sorgulamıştım. (Hanako-kun: Chotto eroi~) "Açıkçası... şuan sen onlardan daha korkunçsun."

Jungkook'un dediği şeyin saçmalığıyla az önce kaskatı kesilen bedenime söz geçirmiş ve hızla arkamı dönüp onun makyajını yenilediği suratına öfkeyle bakmıştım. Kendi palyaço yüzünü fark edemiyordu sanırım? 

"Ha? 4 dakikan kalmış Jimin, yetişemeyeceğin üzerine bahse girelim mi?"

O bir dakikanın ne zaman uçuşup gittiğini düşündüm, daha sonraysa buna bile vaktim olmadığını fark edip köprüye doğru yol aldım.

Hissediyordum. Tüm o gözler benim üzerimdeydi. 

Köprünün solundaki masanın hemen yanında çapası, başının üzerinde tuttuğu elindeyken donup kalan cücenin tahta sopayı arkasındaki yere, hemen gübre torbalarının üzerine düşürüşünü ve yüzünün tam orta yerine yerleştirdiği ifadeyi asla bozmayışına baktım. Minik, normal boyutundan bile minik olan bir cücenin toprak bulaşmış giysileriyle ve elindeki kızıl domatesleriyle bana bakan bir kadının eteğini çekiştirerek arkasına sığınışını ve açık, pürüzsüz yüzünün yarısını gizleyerek benden saklanışını gördüm. Bir simülasyonun içinde olabilir miydim? Çünkü korkarak köprüye geldiğim sırada hatta köprüyü yavaş adımlarla geçtiğim sırada karşı patikada, kanatlı bir yaratığın kanyondan aşağı düşürdüğü boş hasır sepetin ağır çekimde zemine düştüğünü görmüştüm. Ya da belki de yalnızca rüzgar boş ve hafif olan o sepeti uçururken yavaşlatmıştı... Bilmiyordum. Burada olanların hiçbiri bana gerçek gibi gelmiyordu.

"Bu gidişle ilk günüde aç kalacaksın Jimin."

Uyarı dolu sesin arkamdan yükselmesiyle neredeyse aştığım köprüden koşarak çıkmış ve dün zehirlendiğim odaya girerek yerdeki çantamdan birkaç parça kıyafet çıkarmıştım. Jungkook'un ilk günümü her halükarda mahvedeceğine emindim. Bana burada rahat vermeyeceğini kendisi de söylemişti zaten. Bu nedenle mantığımı çalıştırmış ve rahat bir şeyler giymeyi akıl edebilmiştim. 

Clown Canyon // KookminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin