Helloo🌸
Sonunda geldi gönlümün efendisi dedirtmek istiyorum bu bölümde size. Tae ve Jin ikilisini sokuyorum fice
Keyifli okumalar ༉
🎧 One Direction - I want to
write you a song13 ☂️ Sevginin kollarında huzurlu tebessüm
Uzun süre sonra hissettiğim eski bir duyguydu. Özlem, Jin hyungu görmediğim tüm o zaman boyunca hissettiğim karmaşık melankoli ve boşluğu tanımlayan o kısa ifadeydi. Şuan fark ediyordum da onu gerçekten çok özlemiştim. Birkaç gün önce buluşacak olmamızı bilmeme rağmen bu denli heyecanlandığımı da hatırlamıyordum üstelik.
Unutulan anılarım sonrasında gözlerimi ilk açtığımda gördüğüm o adama duyduğum sevgi fazlaydı. Fakat ben bunun yerinde olduğunu düşünüyordum.
"Jin hyung?"
"Jimin! Ah Tanrım, seni çok özledim."
Cücelerin arasından usulca sıyrıldı. Ardında bıraktığı uçuşan perileri de, süzülerek rüzgarı canlandıran kanatlı minik ejderleri de önemsemeden bana doğru geldi ve bedenimi bir santim bile kıpırdatamazken bana sıkıca sarıldı. Tamam, bu sıcak kolları gerçekten çok özlemiştim.
"Ah nasılsın, neler yaptın bumca zamandır ve hey, sen zayıfladın mı?"
Jin hyungun o an söylediği şeyleri duyuyordum ama mutluluktan olsa gerek tepki veremiyordum. Şu an hislerimi tanımlamak zor geliyordu. Vücudumun her bir yanının gevşediği hissediyordum. Uyuştuğunu fakat güzel bir his olduğunu da biliyordum.
"Özledim seni hyung."
"Bende Jimin. Orada seni yalnız bırakıp ayrıldığım için üzgünüm." Kafamı göğsüne bastırdım, dedikleri pek de umrumda değilmiş gibi davranıyordum. "Sorun değil hyung, bunları boşver."
"Am-man Tanrım. Jin! Sakın bana bahsettiğin Jimin'in bu olduğunu söyleme." Bana doğru yaklaşan kalın ses alçaldı ve en sonunda başım Jin hyungun geniş göğsü arasından ayrılırken sessizliğe büründü. Ellerimi Jin hyungun boynundan çekebildiğimde kalın çerçeveli gözlüklerini düzelterek bana doğru gelen adamı gördüm.
Uzun sayılabilecek boyu, güneş yanığı koyu teni, birbirine karışmış kahve saçları, göğüs bölgesindeki büyük cebiyle yer yer lekelenmiş koyu gri tulumu, sağ ucu dışarı fırlamış siyah t-shirtü ve durmaksızın hareket eden elleriyle tuhaf dahileri andırıyordu. Sürekli hareket eden parmakları arasında tuttuğu bez parçasını tulumunun ön cebine yerleştirip hemen Jin hyungun yanında yerini almış ve üzerime doğru eğilmişti.
"Aptal mısın Taehyung? Eğer o değilse kanyonun içinde ne işi olacak? Ayrıca o gözlük de neyin nesi?" dedi Jungkook elindeki karton kutuyu sertçe yere bırakırken.
"Beni daha zeki gösteriyor. Baksana kalın çerçevelerine."
"Aptallığını örtbas edeceğini düşünüyorsundur diye diyorum, Rainer'ın şarkı söyleyen somon balığı tablosundaki istiridye kabuğuna benziyorsun."
"Hey velet, benim istiridyem bu kadar çirkin değil!" Onlara yetişmek için sürekli seslerin geldiği yerlere çeviriyordum başımı. Yerde sürünen uzun sakalıyla arkasını dönüp giden cüceye baktım. Elleri arasındaki deniz kabuklarını sakalı içerisine sabitlemiş, istiridye kabuğuna benzetilen gözlüklü çocuğa tuhaf bir bakış atarak merdivenlere doğru ilerlemeye başlamıştı. Kafamı kaşıdım. Telsizdeyken gelen o sesin sahibi şuan tam karşımdaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Clown Canyon // Kookmin
FantasyJeon'un lideri olduğu Palyaço Kanyonu'ndaki yaşam ağacı, Jimin'in kalbine bağlıydı. Büyülü kanyonun devasa ağacına yaşam veren Jimin, götürüldüğü kanyonda Jungkook ve beraberinde liderlik yaptığı tuhaf yaratıklarla birlikte, sihir bozulana dek yaşa...