20 ☂️ Simli okyanusta parıldayan çocuk

233 48 39
                                    

Işık noktaları gibi hafifçe uçuşan ateşböcekleri mağara duvarlarını öbek öbek aydınlatıyordu. Duvarların ardından kulaklarımı dolduran şelale sesi, beni çarpık karanlıktaki boşluğun ilerisine çağırmak ister gibi çağılıyordu. Yüksek bir tepeden dökülen berrak su aşınmış toprak üzerinde birikmiş koca su birikintisi üstüne düşüyordu. Minik göl ile bütünleşiyor ve ateşböceklerinin mesken edindiği mağara ilerisinde yemyeşil ormanıyla birlikte büyülenmiş gibi hareket etmeme neden oluyordu. 

Ardımda kalan sarmaşıklar yeryüzündeki saklı yeri örten bir kapıydı. Yosun kokusuna eşlik eden ferah koku aldığım fazla nefesle burun deliklerimi yakarken gözlerine düşen güneş ilk birkaç saniye etrafı görmeme engel oluyordu.

"Burası Kayron. Çok yaratıcı bir isim sayılmaz. İsmi Taehyung bulunca itiraz istemedi." diye açıkladı Lumin. "Cüce yıllar önce, öyle ki Lider ve arkadaşları bile gelmeden önce burayı canımız sıkılmasın diye yaptı. Aynen Gorion'un ardındaki kumsalda olduğu gibi buranın üzerinde de güçlü bir bariyer ve gizlenmesini sağlayan koruyucu bir büyü var." 

"Kanyon içinde var olmayan bir yer."

"Evet." Lumin şelalenin düştüğü minik gölün yanındaki kayalardan birine oturdu. Kayaların suya bakan taraflarını kaplayan cıvık yosunlar ve ağaçların içerisinden sızıp kuruyan özler kentlerden uzak bir ormanı anımsatıyordu. Ağır ağır düşüncelerimi düzenledim ve duruma hakim olabileceğimi fark ettim.

"Şuan Kanyon'dan farklı bir yerdeyiz değil mi?" dedim etrafı incelerken. Bir kuşun hırçınca öttü. Yeni yeni doğan güneş aynasına düşer gibi gölün üzerine dökülüyordu.

"Evet." 

Bu, Kanyon'da güneş batarken burada neden daha yeni doğduğunu açıklıyordu. "Genelde akşamları yalnızca mağaradaki ateşböceklerini izlemek için gelirler. Bence en güzel vakit burada güneş batarken oluyor ama şafağa da itirazım yok." Lumin kollarını ensesinde birleştirip başını kayaya yaslarken söylendi. 

"Çok güzel."

"Değil mi?" dedi Lumin etrafta göz gezdirirken. Kayron mükemmel bir ayrıntıydı. Acaba yalnızca Lumin'in dediği gibi açılan bir geçitle mi buradaydı yoksa zaten On İki Adaların içerisinde mi yer alıyordu? 

İlerledim ve Kayron'un daha da içerisine uzandım. Turuncuya boyanan berrak bir göl ve etrafını saran yosun tutmuş kayalar bir masaldan fırlamış da bu kurak yere yerleşmiş gibiydi. Kokusu burnumu dolduran temiz hava görkemli ağaçların yapraklarını hafif hafif sallarken gözüme oyulmuş bir taş takıldı. Gölün biraz ötesinde yabani otlardan arındırılmış bir bölgede toprağın üzerine oturtturulmuş kaya eski dönem mezar taşlarını andırıyordu. Bu bir, mezar olamazdı değil mi? Tam ilerleyeceğim anda Lumin birden uçarak tam burnumun dibinde yer edindi. 

"Bu kadar ilerlemesek iyi olur." dedi ve ufak bir telaşla etrafına bakındı. "Şey, dedi şapkasını elleri arasına alarak, bu bir hataydı biliyorum. Normalde buraya girmek artık yasak. Ama ben..." Durdu ve sanki cesaretini toplamak ister gibi bekledi.  "Ama ben Cüce'den bugün için izin aldım. Yine de çok ilerlemesek iyi olabilir." 

Onu mahcup duruma düşürmek istemedim. Orada görülmesini istemediği bir şey vardı, ama sonuçta böyle bir yeri bana edindirecek kadar düşünceli olan birini zor duruma düşürmek de yapacağım son işti. O yüzden olduğum yere oturup gökyüzüne baktım. 

"Ah, aslında ne iyi olurdu biliyor musun?" dedim istekle. "Soğuk bir karpuz suyuna hayır demezdim." 

Lumin de olduğum yerin hemen yanına oturdu ve şapkasını son bir kez çekiştirerek sessizleşti. O kadar sessizleşti ki nefes alışını bile duyamaz oldum. Fakat o an tuhaf bir şey hissettim. Sanki Lumin'in yanımdaki boyutu büyüyordu, hayır fiziksel olarak değildi bu. Sanki enerjisindeki tesir artıyordu. Ona bakakaldım. Pür dikkat odağına ve beni heyecanlandıran aurasına baktım. Lumin farkında değildi, kendinin farkında değildi. Ne kadar güçlü olduğunu bilmiyordu. O kendini çok, utanılacak kadar çok azımsıyordu.

Clown Canyon // KookminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin