Seelaam~🎣💙
Bahar dönemin başladığından bir türlü bölümü tamamlayamadım. Bir de uzun zamandır girmediğim depresyon seansıma girip çıktım, yani sanırım çıktım MMFÖEÖVÖÖEF bilmiyorum iyi hissettiğim an gelip yazmak istedim~ umarım beğenirsiniz 🌙✨
🎧 The Untamed
18 ☂️ Gölge topraklardaki umutlu havadis
Akşam yemeği için dönerken daha önce hiç kalmadığım odama uğramıştım. Birkaç parça kıyafet alsam iyi olacaktı. Jungkook'un dediğine göre bu odaya daha bir süre daha yerleşemeyecektim. Cücenin ilaç tesirinin geçmesine henüz birkaç gün vardı. Bu da hala Jungkook'la bir oda paylaşmam gerektiği anlamına geliyordu. Ve Lumin'in bana dediği şeyle bu gece daha zor olacak gibiydi.
Elimdeki eşyalarla köprüyü geçtim ve Jungkook'la kaldığımız odaya doğru ilerledim. Köprüdeki yıpranmış tahta parçalarına dikkat etmem gerektiğini her ne kadar unutup son basamağa geldiğimde aklıma geldiğini fark etsem de yine de bir şey olmamasını şansımdan sayarak ilerlemiştim. Köprü ve kapı arasındaki kısa boşluğu da geçtikten sonra Jungkook'un odasının tahta kapısını açmış ve içeri girmiştim.
Kapısı normalde de her zaman böyle açık mıydı merak ediyordum. Tamam, kilitli olması da çok mantıklı değildi ama yine de insan en azından kapısının üstüne bir kilit takabilirdi. Odaya girdiğimde açıkçası Jungkook'u orada görmeyi ummuştum. Fakat gördüğüm boş odayla biraz hayal kırıklığına uğramıştım. Eşyalarımı nereye bırakacağımı bilmediğimi de o an fark etmiştim, onları alırken ilk önce bir yer bulma fikri tamamen aklımdan çıkmıştı. Ve Tanrı aşkına, kim bir kucak dolusu eşyayı böyle getirirdi ki? Çantalarımın hepsi ya çok büyük, ki zaten azımsanacak kadar çok olmayan bir miktar çantam vardı, ya da çok küçüktü.
Eşyalarımı yatağın bir köşesine, dikkat çekmeyeceğinden emin olacak şekilde, koyarken dikkatim ayaklarıma ve tozların kapladığı ayakkabılarıma kaymıştı. Daha birkaç gün önce Jungkook beni bunun için uyarmıştı!
Bunu fark edip hızla geri çekileceğim sırada arkamdan kapattığım kapının gıcırdayarak açıldığını işittim. Bakışlarım kapıya doğru kayarken içeri giren Jungkook'un renkli saçları ve elindeki hasır tabak dikkatimi çekti. Fakat o an bunları düşünemeyecek kadar endişelendiğim için hemen yanımda duran çamaşırları az önce koyduğum yataktan alıp ayağımın üzerine gelişigüzel fırlatıvermiştim.
Jungkook, yere çarpan kıyafetler ve hızla almamdan dolayı olsa gerek yanımdaki yıpranmış koltuktan eşyalara çarpıp düşen kitabın tok sesiyle birlikte bana döndü ve şaşkın bakışlarına hakim olamadan kuşkulu gözlerimin içerisine baktı.
"Burada mıydın?" dedi ayakkabılarını çıkarıp sol tarafında kalan ev terliklerini giyerken.
"Oh, ben-" bakışlarımı bir kadife koltuğun üzerinde dengesizce duran kitaplığa bir de kapının hemen sol tarafında kalan ayakkabılığa kaçırıp duruyordum. Bu tarz anlarda panikleyen bir insandım. Ve Jungkook'un bile içeri girdiği an ayakkabılarını değiştirdiğini görmem daha da çok paniklememe neden oluyordu. "Ben-"
Dikkat çekiyordum. Jungkook'un gözlerini aralamasına ve kaşlarını tuhaf bir şekle sokarak bana bakmasından bile bunu anlayabiliyordum. "Evet." dedim en sonunda. Böyle kolay bir soruda bu kadar oyalanmam elbette ki Jungkook'u şüphelendirecekti.
"Sen, dedi bir adım yaklaşarak, iyi misin?"
"Evet, geriye çekilmek istedim, gayet iyiyim neden sordun?"
Jungkook emin misin dercesine bir ifade yerleştirdi yüzüne. "Yani, tuhaf davranıyorsun."
"Hayır gayet iyiyim. Sadece Lumin'le biraz fazla dolaştık. Biraz yoruldum bu yüzden." dedim kısa keserek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Clown Canyon // Kookmin
FantasyJeon'un lideri olduğu Palyaço Kanyonu'ndaki yaşam ağacı, Jimin'in kalbine bağlıydı. Büyülü kanyonun devasa ağacına yaşam veren Jimin, götürüldüğü kanyonda Jungkook ve beraberinde liderlik yaptığı tuhaf yaratıklarla birlikte, sihir bozulana dek yaşa...