17 Aralık 2010
"Tanrım! Ellerimi hissetmiyorum hatta vücudumun hiç bir yerini hissetmiyorum."
Gözlerimi abartıya kaçacak kadar devirdim.
"Anladık Jackson, üşüyorsun. Bende üşüyorum ama para kazanmak için çalışmamız gerekiyor malum İngiltere'de yaşamak kolay değil."
"Ne bok vardı da geldim sanki. İngiltere diyince aklıma gece hayatı, kızlar, para falan gelmişti şimdi ise burda kilisenin önündeki karları temizliyorum aman ne hoş!"
Jackson'un yerli sitemine gülmeden edemedim. Genelde İngiltere'ye gelen tüm Asyalılar aynı düşünceyle gelmişti fakat sonu hep part-time işlerde bitiyordu. Benim hiç böyle bir düşüncem olmamıştı. Sadece ailemin ölümünden sonra Güney Kore'de yaşayamamıştım. Ağır gelmişti.
"Jungkook, benim işim bitti, sana yardım etmek isterdim fakat biliyorsun daha bara çalışmaya gideceğim."
Jackson'un cümlesine sadece elimi sallayarak cevap verdim ve işime döndüm. Çok iş kalmamıştı zaten. Karları küremeye devam ederken ayak sesi duymamla kaşlarımı çattım. Genelde bu saatlerde kimse kiliseye gelmezdi. Kim olduğunu merak etmiştim. Kafamı kaldırmamla kiliseye doğru koşan bir kadın görmem bir oldu. Beyaz uzun bir elbise giymiş üzerine de kırmızı bir deri ceket almış sarışın bir kadın,karların arasında elbisesinin eteklerini tutarak koşuyordu. Uzaktan bakınca meleklere benziyordu. Gözlerimi kadın kilisenin içine girene kadar ondan çekemedim. İçimdeki merak ve kadını görme isteğini bastıramadım ve içeriye doğru adımlamaya başladım.
"Merhaba Yüce İsa. Biliyorum evet yine geç kaldım ama ne yapabilirim ki dakik olamıyorum işte. Her neyse çok vaktim yok hızlı olacağım. Biliyorsun babam beni Mark ile evlendirmek istiyor. Ama ben istemiyorum. Evet Mark iyi biri fakat onu sadece arkadaş olarak görüyorum. Hem ben Asyalı biriyle evlenmek istiyorum. Şimdi diyeceksin ki neden babanla konuşmuyorsun. Onu da kısaca anlatayım, annem bizi terk ettiğindendir babam beni mutlu etmek için kendi mutluluğundan vazgeçti, bir dediğimi asla iki etmedi ve şimdi ilk defa benden birşey istiyor ben de ona karşı gelemiyorum. Bu yüzden sana geldim. Lütfen evlenmemizi engelle. Karşılığında sigarayı bırakacağım. Söz."
Dinlediklerimden sonra gülüşünü tutamamış hafif bir kahkaha atmıştım. Sesimi duyan kadın hızla arkasını dönmüştü. Göz göze geldik ve ben o an dondum. Gerçek anlamda dondum, hareket etmek istedim edemedim. Konuşmak istedim fakat konuşamadım. Kadının güzelliği karşısında kalakaldım. Birkaç saniyelik sessizliğin ardından kadın konuşmaya başladı.
"Komik birşey mı vardı?"
Nihayet kendime geldiğimde ağzımı aralayıp yanıt verdim.
"Hiçbir şey yapmadan tanrının sana yardım etmesini beklemen komik geldi evet."
"Hiç birşey yapmadan mı? Karşılığında sigarayı bırakacağım. Karşılıksız isteğimin yerine gelmeyeceğinin farkındayım."
"Karşılıktan kastım bu değildi. Sen babana evlenmek istemediğini belli etmediğin sürece tanrı ne yapabilir ki? Bu tamamen sana bağlı."
"Öyle mi bay çokbilmiş saygısız? Madem beni dinledin, babama neden itiraz edemediğini de duymuşsundur. Bunun için bir önerin var mı acaba?"
Kaşlarını kaldırarak sorduğu soru karşısında hafifçe gülümseyip yanıt verdim.
"Şimdiye kadar istediklerin en fazla ne kadar önemli şeyler olabilir? Evlilik ciddi birşey babana durumu izah edersen seni anlayacağını düşünüyorum. Tabi bu benim fikrim."
Kadın birkaç saniye hiçbir şey söylemeden yüzüme baktı ve kafasını yana çevirdi. Ben de tekrar ne kadar güzel olduğunu düşündüm. Hafif çekik ve büyük gözleri, küçük bir burnu ve dolgun dudakları vardı. Asyalı olduğu çok belliydi. Kadının sesini duymamla onu incelemeyi kesip gözlerine baktım.
"Koreli mısın?"
"Evet ya sen?"
"Yarı koreli yarı Taylandlıyım. Annem Koreli babam Tay yani."
"Korece biliyor musun?"
Sorduğum soruya korece yanıt verdi.
"Evet."
Hafifçe tebessüm ettiğim sırada gözlerini, kolundaki saate çevirip yüzüme baktı.
"Gitmem gerekiyor çokbilmiş Koreli. Söylediklerini düşüneceğim teşekkür ederim."
Birşey söylemeden yüzüne baktığımda arkasını dönüp ilerlemeye başladı. Oysaki gitmesini hiç istemiyordum nedenini bilmiyordum ama hiç istemiyordum. Ben arkasından bakarken birden durdu ve bana baktı.
"Lalisa Manoban."
"Anlamadım?"
"İsmim diyorum. Lalisa Manoban."
Yavaşça yaklaşıp elimi uzattım.
"Jeon Jungkook."
YENİ BİR BÖLÜMLE YİNE BURADAYIIIM💖
YAVAŞ YAVAŞ ASIL OLAYLARA GELMEYE BAŞLIYORUZ. EĞER BÖLÜMÜ BEĞENDİYSENİZ VOTE VERMEYİ VE SATIR ARASI YORUMLARINIZI ESİRGEMEYİN BENDEN. HA BİR DE MEDYADAKİ ŞARKI FİLMİN MÜZİĞİ DİNLEYEREK OKUYABİLİRSİNİZ.
GÖRÜŞÜRÜÜÜZ ÇİÇÇÇEEEKKKLLLEEERRRİİİMMM😻🌻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
jab tak hai jaan, liskook
Fanfiction"Ordudayken hergün düşündüm. Tanrı beni neden hayatta tutuyor? Bugün anladım ki bana yaptıkları onu yeterince tatmin etmemiş. Önce beni senden uzaklaştırdı. Git dedi, git onsuz yaşa. Bu yüzden gittim ve o'na karşı galip gelmeyi umarak ölümün kolları...