Hafıza, komik birşey. Yıllarca unutmak istediğimiz, unutmamız gereken şeyleri unutamayız fakat hatırlamamamız gereken şeyleri de hatırlayamayız.
Saati öğrenebilmek için telefonumun ekranına iki kez tıkayarak ekranın aydınlanmasını sağladım. Saat 14.06' idi.
Jackson ile buluşup Lalisa'nın çalıştığı iş yerine giderek onunla konuşmaya çalışacaktık. Yavaşça çantamı toparlayarak aşağı indim. Jackson arabasında yaslanmış, elinde ki telefonla uğraşarak beni bekliyordu. Beni görünce telefonunun ekranını kapatarak cebine tıkıştırdı."Selam Chae."
"Selam Jackson, başarabilecek miyiz sence?"
Jackson önüne bakarak konuştu.
"Başarmak zorundayız. En azından zorundayım. Onun bana yaptıklarını başka şekilde ödeyemem. Lalisa ona bu dünyada en iyi gelebilecek insan. En azından kardeşime bu kadarını borçluyum."
Haklıydı. Lalisa bu dünyada ona iyi gelebilecek tek insandı. Bu yüzden elimden geleni ardıma koymayacaktım.
"Chae, sen iyi misin?"
İrkilerek cevap verdim.
"İyiyim iyiyim sadece dalmışım."
"Peki, neyse in hadi."
Arabadan incele kafamı karşımdaki binaya çevirdim. Kocamandı. Tekrar Jackson'a döndüğümde zaten bana bakıyordu. Başıyla binayı göstererek ilerlemeye başladığında onu takip ettim her zamanki gibi.
Jackson kolumdan tutarak danışmaya doğru çekiştirmeye başladı beni. Danışmanın önünde durduğumuzda sahte bir şekilde öksürerek kadının dikkatini çekmeye çalıştım.
"Oh, afedersiniz dalmışım. Nasıl yardımcı olabilirim size?"
"Lalisa Manoban'ın ev adresini almamız lazım."
"Kusura bakmayın efendim bu mümkün değil."
Böyle söyleyeceklerinden zaten adım gibi emindim. Şansımı denemek istemiştim sadece. Acilen kafamı çalıştırıp başka bir yol bulmam lazımdı. Ben ne yapacağımı düşünürken Jackson koluyla beni dürterek yüzüne bakmamı sağladı.
"İzle ve gör."
Kaşlarımı kaldırarak onu izlemeye başladım. Nr yapacağını merak ediyordum.
Danışma masasının önünde duran kadına yaklaşarak konuştu.
"Selam güzel bayan, ben Jackson Wang. Sizin gibi güzel bir hanımefendinin ismini öğrenmek benim için büyük bir şeref."
Flörtöz bir tavırla konuşan Jackson'a ben şaşkınlıkla bakarken kadın daha çok erimiş gibi bakıyordu. Jackson kadının yüzüne baktıktan sonra memnun olmuş bir ifadeyle kafasını bana çevirdi. Kaşlarını muzipçe kaldırıp indirerek ağzını araladı. 'Jackson Wang etkisi.' Güldüm. Cevap vereceğim sırada kadın konuştu.
"Kang Mi-Rae. Memnun oldum Jackson."
Adının Mi-Rae olduğunu öğrendiğim kadın ellerini Jackson'un yakalarında gezdirmeye başlayınca büyük bir şokla ağzım aralandı. Kadın dünden merakıymış!
"Bu akşam benimle yemek yemeye ne dersin Mi-Rae?"
"Oluur." Kadın ellerini bu sefer kendi yakasına götürerek düzeltmiyormuş gibi yapıp dikkati göğüslerine çekmeye çalıştı. Şaşkınlıkla ağzımdan küçük bir kahkaha kaçtı. Kollarımı bağlayarak büyük bir keyifle onları seyretmeye devam ettim.
"Mi-Rae ssi senden küçük bir iyilik isteyebilir miyim?"
"Tabiki Jackson ssi."
"Bana Lalisa Manoban'ın ev adresi lazım. Merak etme amacım kötü bir şey değil. Onun eski bir arkadaşıyım. Aramız bozuk, düzeltmek istiyorum. Gerçekten inanmıyorsan Lalisa geldiğinde sorabilirsin."
"Burada bekle."
Mi-Rae bilgisayara doğru ilerleyip ekrandan birşeyler yaparak Jackson'a döndü. "Telefon numaranı ver de adresi mesaj olarak atabileyim." Cümlesinden sonra göz kırpmıştı.
Jackson'da masum olmayan olmayan bir surat ifadesiyle kızın telefonunu almış, numarayı girdikten sonra ona uzatmıştı. Sonra kendi telefonundan adresin fotoğrafını çekerek ağzıyla Mi-Rae'ye öpücük atarak yanıma doğru gelmişti. Şaşkınlıkla konuştum.
"Az önce ne oldu öyle?"
Jackson yüzünü buruşturarak cevap verdi.
"Hiç sorma, öğk düşündükçe midem bulanıyor."
"Gördün mü hareketlerini? Sana resmen göğüslerini göstermeye çalıştı."
"Maalesef gördüm. Göğüsleri de bir şeye benzese bari. Maria'nınkilerin yanında hiçbirşey."
"O değil de akşam Maria'nın yanındayken seni ararsa ne yapacaksın?"
Sırıttı.
"Kendi numaramı vermedim ki. Numara salladım."
Kocaman bir kahkaha patlattım. Komik çocuktu.
"Neyse, ben Jungkook'un yanına uğrayacağım. Sen Lalisa'nın yanına gidersin. Adresi konum olarak attım."
Kafamı sallayarak el salladım ve taksi durağına doğru ilerledim. Gördüğüm ilk taksiye binerek taksiciye konumdaki evi gösterdim. Yaklaşık 15 dakika sonra kocaman,lüks bir villaya ulaştık. Parayı ödeyerek taksiden indim. Büyük evin dışı pembe balonlarla süslenmişti. Kaşlarımı çattım. Büyük ihtimalle parti gibi birşey vardı. Hızlı ve büyük adımlarla içeriye girerek etrafı inceledim. Her yer pembe balon ve süslerle doluydu. Jackson'un gösterdiği fotoğraflardaki kadını arıyordum. Gözlerimi sağ tarafa çevireceğüm sırada gördüğüm görüntüyle donakaldım. Lalisa ve uzun boylu bir adam ortalarındaki küçük,sarışın kızın ellerini tutmuş onunla beraber pasta mumlarını üflüyorlardı.
Dondum. İçimden tarifsiz bir duygu dalgası geçti. Jungkook'un yıllarca aşkından öldüğü kadın evlenmişti ve çocuğu vardı.
Vote ve yorumlarınızı esirgemeyin benden lütfen🥺
Ayrıca medyaya koyduğum şarkıları açıyor musunuz? Marka ediyorum da.
Görüşürüüüüz♥️😚
ŞİMDİ OKUDUĞUN
jab tak hai jaan, liskook
Fanfiction"Ordudayken hergün düşündüm. Tanrı beni neden hayatta tutuyor? Bugün anladım ki bana yaptıkları onu yeterince tatmin etmemiş. Önce beni senden uzaklaştırdı. Git dedi, git onsuz yaşa. Bu yüzden gittim ve o'na karşı galip gelmeyi umarak ölümün kolları...